Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir…
John F. Kennedy
Bu hafta demokrasi ve özgürlük havarisi kesilen herkes 28 Şubat’la ilgili bir şeyler yazdı/konuştu. Ben de yazayım dedim ama ben onlardan biri değilim, diğerlerinden de. Kimsenin bakmadığı bir açıdan bakacağım bu yüzden. Belki de açıdan değil pencereden bakmak daha doğru olur ya neyse…
Konuyu iyi anlamak için önce NATO’yu doğru tanımlamak gerekir diye düşünen tek insan ben miyim acaba. NATO neyin kısaltmasıdır neyin uzatmasıdır umurumda değildir. Sözde üye ülkelerin güvenliği, barışı, falanı ve filanı için kurulmuştur tanımlaması da hiç umurumda değildir. Günümüzde NATO, Amerikan çıkarlarına hizmet eden (ki aslında Amerikan çıkarlarına hizmet etmek de o kadar namussuz bir görev değildir, Amerika’nın dünyayı sömürmesinin önündeki engelleri kaldıran demeliydim ama ah bu benim iyimser hallerim işte) bir terör örgütüdür. Türk Silahlı Kuvvvetleri de bu örgütün bir üyesidir, nokta…
Şimdi gelin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin darbe ve muhtıra tarihine bakarak başlığa gidelim…
Bu darbe ve muhtıraların hepsinin sadece bir ortak özelliği vardır. Hepsinin bir gün öncesinde Amerika’dan Genel Kurmay’ın ikinci adamı gelmiştir. 26 Mayıs 1960’da Amerika’dan gelen uçakta Gemel Kurmay’ın hiçbir adamı yoktur ama. Çünkü 27 Mayıs 1960 bir darbe değil devrimdir. Konu tatışmaya kapalıdır, geçiyoruz…
12 Mart ve 12 Eylül’ü de acıların alkışlarına bırakarak 28 Şubat’a geliyoruz. 27 Şubat 1997’de Genel Kurmay’ın ikinci adamı olan Orgeneral Çevik Bir iner Amerika’dan gelen uçaktan. Demişlerdir ona ki Amerika’da (ben siyasi dilden diplomatik dilden falan anlamam, halkın dilinden anlatıyorum) “biz Irak’a gireceğiz ama Türkiye’nin başında namuslu bir müslüman varken giremiyoruz, onu indirin, diğer müslümanlar(!) yeni bir parti kuracaklar, onları iktidara getireceğiz ve onlarla beraber önce Irak’a sonra bütün Orta Doğu’ya demokrasi ve özgürlük getireceğiz.” Yani AKEPE HİKAYESİ de böyle başlamıştır...
NATO üyesi Genel Kurmay da 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de yaptığı gibi görevini yapmıştır 28 Şubat 1997’de ama Amerika’nın planı bu kez tutmamıştır. Amerika’nın tek hesap hatası eski uşaklarının hayatında ilk kez bir devlet adamı gibi davranabileceğini kestirememek olmuştur. Zaten normal sürecin işlemesini bekleseydiler kısa bir süre sonra Erbakan’nın görev süresi dolacak ve Tansu Çiller Başbakan olacaktı ama Amerika’nın acelesi vardı. Ve Erbakan’ı indirdiler ama Demirel bekledikleri gibi sıradaki Amerikan uşağına hükümeti kurma görevini vermedi. Sonuçta 60 milletvekili ile Ecevit Başbakan oldu ve seçimlerden de birinci parti olarak çıktı. Amerika bir seçim daha bekleyemezdi artık. Kemal Derviş’i devreye soktular ve diğer Amerikan uşağı Bahçeli hemen erken seçim istedi. Çünkü Amerika’da AKEPE diye bir parti kurulmuştu ve 28 Şubat hikayesinin mutlu sonla bitmesi için bir seçim gerekiyordu. Türkiye’de Amerikan sermayeli iki tane gazete ve iki tane de televizyon kurularak başlatılan seçim kampanyaları sonrası anti demokratik bir seçim kanununun da yardımıyla 3 Kasım 2002’deki genel seçimlerde istedikleri sonucu aldılar. Amerika’da kurulan bir parti olan AKEPE %34,28 oy alarak parlementodaki sandalyelerin %66,37’sine oturarak ülkeyi raydan çıkardı. Geçerli oyların %46,33’ünü alan partilerin bırakın sandalye sayısını 1 tabureleri bile olmadı o parlementoda…
Sonrasını düşünebilen, düşündüklerinden sonuçlar çıkartabilen ve o sonuçlar arasındaki ilişkileri analiz edebilen insanların vicdanlarına havale edip geçiyoruz…
Yani kimse; “asker, müslüman Erbakan’i istemedi” diye salak salak hikayeler uydurmasın. Bu ülkenin sorunu ne müslümanlardır ne de benim gibi müslüman olmayanlar. Tek sorunumuz namussuz salakların sayısının namuslu vatanseverlerin sayısından çok fazla olmasıdır...
Bir de, bir tarihi atlamış ya da unutmuş olabileceğimi düşünmeyesiniz diye bir not..: Askerin tarihinde bir de ne darbe ne devrim ne ihtilal olan bir ihanet tarihi vardır ki bayram olarak kutlanır ülkemizde. Oysa tarihimizin en kara en rezil en utanılacak günüdür 15 Temmuz 2015. 14 Temmuz 2015’de de Amerika’dan gelen uçaktan askerin hiçbir kademesinden biri inmemiştir. Çünkü bu ihanetin planlayıcıları ve uygulayıcıları içimizdeki Amerikan uşakları değildi(!). Kendilerine yerli ve milli vatansever dediler sonradan…