Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir. Albert Einstein |
İnsanlık tarihini etkileyen, tarihe yön veren büyük icatlar ve keşifler vardır. Bunların en eskisi ateş kabul edilir. 1 milyon 600 bin yıl önce tesadüfen bulunduğu tahmin edilmektedir. Sonra yaklaşık 6 bin yıllık bir hikayenin içinde dönen tekerlek ve çok daha sonra da barut ve matbaa icat edilmiştir. Elektrik bir icat değildir, doğada tarihin ilk gününden beri vardı ama çok geç farkedildiği için biz de onu bu yazıda ciddiye almıyoruz. Tarih için çok önemli keşifler de vardır, ama onlar icatlar kadar eski değillerdir. Mesela saydığımız icatların sonundaki matbaa ile Amerika aynı tarihlerde yani 15. yüzyılda keşfedilmiştir.
Diyeceğim şudur ki, insanlık tarihindeki büyük icat ve keşiflerin hepsinin insanlığın yararına olduğu bilgisi kesinlikle doğru bir bilgi değildir. Yani barut icat edilmeseydi, Amerika keşfedilmeseydi çok daha güzel kalacaktı yeryüzü ve insanlık…
Neyse gelelim günümüze. Gökdelenlerin boyu uzayınca gelişmiş zannediyoruz kendimizi. Köprülerin tünellerin yolların uzunluğu arttıkça da. Oysa yolların uzunluğu arttıkça yolsuzlukların da uzunluğu artıyor. Hırsızlıkların adaletsizliklerin de, ama biz onları görmüyoruz, görünenlere bakıyoruz sadece…
19 yaşında bir çocuk Facebook’u kuruyor, diğer bir çocuk Twitter’ı kuruyor, dünyanın en zenginleri arasına giriyorlar; bu onlar için bir gelişmişlik ölçüsü sayılabilir. Biz günün 8 saatini o sitelerde geçirerek kendimizi gelişmiş zannediyoruz ya onu aklım almıyor işte…
Gelin çoğunuza göre daha fazla saçmalamış kabul edilmeden sağlam bir kaynağa başvuralım.
Eğer doğru yönde bir gelişme yoluna girersek -ki çok zor- yüzyıl sonra Türk tarihinin en önemli kişileri arasında gösterilecek olan Doğan Cüceloğlu’nun bir söyleşide söyledikleriyle belki daha iyi anlaşabileceğiz..:
İnsanın yaptığı seçimler arasında üçü var ki hayat hikâyemizin en temel dönüm noktalarını oluşturur; okul seçimi, iş seçimi ve eş seçimi. Bu seçimleri bilinçli yapmamız gerekiyor; çünkü varoluşumuzun, hayatımızın her yönünü etkiliyorlar.
Seçimler önemli bir mesele ama belki ondan da evvel konuşmamız gereken önemli bir konu daha var. Önce ondan, yani zaman içinde kaybettiğimiz bir durumdan bahsetmek istiyorum. Altyapımıza ilişkin bir kayıp bu. Yaptığımız, yapacağımız seçimler konusunda bize destek olanların, yanımızda bulduklarımızın, bizi yönlendirenlerin kaybı.
Eskiden eğitim süreci içinde anne-baba eksik kalsa bile o eksiği tamamlayan bir geniş aile, konu komşu, bir mahalle, bir köy vardı. Annenin bilmediğini Şefika Teyze biliyordu, babanın bilmediğini Hüsamettin Amca. Bir çocuğu konu komşu el birliğiyle yetiştiriyordu. Şimdi artık iş hayatı yoğunlaştı, geniş aile daraldı, mahalle hemen hemen yok oldu. Artık Hüsamettin Amca, Şefika Teyze yok. Onların yerine Facebook var, Instagram var…
Akıllı telefonların aracılığıyla hayatlarımıza yeni bir sürü şey girmeye başladı. Hüsamettin Amca’nın, Şefika Teyze’nin konu komşu çocuklarından bir beklentisi yoktu ama sosyal medyanın olabilir. Onlar sadece mahallenin üyeleri olarak üstlerine düşen görevleri, amcalıklarını teyzeliklerini yapıyorlardı. Çünkü aynı şey onlar için de yapışılmıştı. Şimdi kazandığımız artılar var gibi geliyor ama dikkatli olmamız gerekiyor, çünkü kaybettiklerimiz de olabilir. Örneğin hiç farkında olmadan tam olarak anlamadığın bir siyasal ya da ideolojik kampanyanın parçası haline gelebilirsin. Bunun gibi durumların farkında olmamız lazım.
İnsan hem eşsiz, emsalsiz bir birey hem de insanlığını ilişkilerde, ait olduğu ekip içinde bulan bir yapıya sahip. Ait olmayı önemseyen eski aile tipi bireyselleşmeye pek imkan vermiyordu. Şimdi ise insanlar artık birey olmayı önemsemeye başladı ama bu defa da buradaki aşırılık aile kurumunu yaralayabiliyor. Modern aile dengeli bir aile olmalı; aile içinde gelişen “ben”ler ailenin “biz”i içinde kendi yerini ve hayatının anlamını bulabilmeli. O yüzden bana göre, bugün üniversite öğrencilerine ebeveyn olma bilinciyle ilgili dersler verilmeli. Bu kişiler sadece birer anne baba olmakla kalmayacak, ileride büyükanne ve büyükbaba da olacaklar. Bu bilincin altyapısı da şimdiden oluşturulmalı…
O kadar eğitimli modern laik özgürlükçü bir toplum olmuşuz ki “ne diyor bu moruk” diyen yenilikçilerin sayısının, anlayıp hak veren geri kafalılardan daha çok olduğuna adım gibi emin oldumu söyleyerek bitiriyorum…
Sevgiyle ve dostlukla kalın…