Her zamanki gibi evimiz olan otobüse binerek Yunanistan Yanya'dan Makedonya'da bulunan Manastır'a doğru yola çıktık. Çok heyecanlıyım! İlk defa yaratıcı ve yüce gönüllü adamın okuduğu okula gideceğim, onun çıktığı merdivenlerden çıkacağım, onun gezdiği yolda yürüyeceğim ve onun gördüğü manzaraya tanık olacağım. Bunları düşünüyordum otobüs yolculuğunda!
Artık geldik ve otobüs park alanına girdi. Önümdeki insanların otobüsten inmesini bekledim ve yavaşça otobüsten indim. Kocaman bina, kocaman tarih ve kocaman insanları yetiştiren okul önümdeydi. Durdum ve "Allah'ım bu okulda okuyan birine tarihi değiştirecek görevi verdiğini dünya bildi de ülkemde bunu görmezlikten gelenlere araştırma, okuma ve vicdan ver!" dedim kendi kendime. Bundan sonra babamın dediği bir söz geldi aklıma: "İnsanlar sana, bir şeyin çıkarı olmadığı süre sadıktır."
Şimdi kapıdan içeri giriyorum. Basamakları saymaya başladım; otuz ikinci basamakta ikinci kata çıktım. Her ne hikmetse sola döndüm ve on adım attım. Kapıdan içeri girdim. Gözüme onlarca fotoğraf içinden duvardaki bir yazı takıldı. Okumak istedim, ancak Arapça veya Osmanlıca olduğu için tam olarak anlayamadım. Önünde takılıp kaldım, merak içindeyim. Etrafımda Mustafa Kemal'in fotoğrafları ve o zaman giydiği giysiler... Ama ben hala o yazının önünde duruyorum. Benden sonra tur rehberimiz Ebru hanım içeri girdi ve elinde mektubu andırır bir kağıt... Türkce yazılmış. Bize belki çoğumuzun ilk defa duyacağı o gerçek öyküyü anlatmaya başladı ve mektubu okudu.
Mustafa Kemal burada bir kıza aşık olur! Kızın adı Eleni'dir. Mustafa Kemal sokakta gezerken Eleni'yi balkonda görür ve aşık olur. Tabii kız da Mustafa Kemal'e aşık olur. Bütün konuşmalarını, aşklarını gözleriyle birbirlerine aktarırlar o zaman diliminde. Birbirlerini çok severler. Mustafa Kemal Eleni'yi alarak bir eve yerleşir; ancak kızın babası buna izin vermez! Bir gün sonra kızını alır, birbirini seven bu gençleri ayırır. İşte, bu gezide yaşanmış, gerçek bir öyküyü böylelikle öğrenmiş oldum. İnsanın ilk aşık olduğu kızı alamanın önemini bilenlerden, ancak böyle ayrılıklara da tanık olan biriyim.
Şimdi size Eleni'nin yıllar sonra Mustafa Kemal Atatürk'e o yazdığı mektubu aktaracağım.
Kemal Atatürk'e,
Herhangi bir zamanda ve yerde!
Çok seneler geçti! Ben halen, her gün içerisinde senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubu alırsan, beni hatırla! Kağıttaki gözyaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubumu okurken başka kadını seviyorsan, mektubumu kopar ve kendine sor: "İnanabiliyor mu ki manastırlı bir Eleni Karinte, bir günlük tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır?" Ve benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme! Senin kadar mutlu olmasını istiyorum! Fakat, balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum! Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum. Beni senden ayırdığından bir yıl sonra babam vefat etti. Ayrıldığımızda beni eve kapattı ve bir ay boyunca evden çıkmama izin vermedi. Ağlamadım, biliyorum ki tüm kilitleri ve hapisleri boşuna harcadı. Beni evlendirecekleri adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi sordu. Ben de kendisine: "Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum!" dedim. Ve artık kendisini görmedim. Babam beni hiçbir zaman affetmedi ve ben de kendisini affetmedim. O zamanlardaki gibi genç ve güzel değilim! Tüm ömür bir gün içerisinde...
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen, senin Eleni Karinte....
Eleni hiç evlenmemiş, hayatı uzun sürmüş, hayatının sonuna kadar birkaç kez yurt dışından çekler alıyormuş. 80 yaşında Florinada ölmüş.