Bir rüzgar sesi duyar gibiyim; ancak tam olarak ayırt edemiyorum! Rüzgarın sesi mi yoksa arka sokakta bulunan park halindeki bir arabanın çalışma sesi mi? Uyku ile uyanmışlık arasında bazı insanlar gelip gider, tam olarak hangi durumda olduklarına karar veremezler; ben ise tam o saniyeler içindeyim. Yalnız bende o kararsızlık olmaz, hemen uyanık kısma geçerim.
Yine kurulmuş saat gibi 07.20'de uyandım. Ancak bu sabah sen yoksun. Bildiğim kokun ve "Yürümeye mi gidiyorsun?" sesini duyamıyorum senin olan taraftan. Gözüm yastığa gidiyor. Yastığın duruşu bozulmamış. Yokluğunu yansıtır biçimde bana uzak duruyor. Artık bu sabah kahvaltının anlamsızlığını düşünüyorum. Bilirsin seninle kahvaltıyı severim, masada uzun süre durmasam bile.
Şekersiz içmeme rağmen koyduğun çay bana hep tatlı gelirdi, ancak şimdi içtiğim çay tatsız! Anlaşılan alışmışım her şeyine, bir verdiğim yerde hep iki almışım ki sensizliğin açığını kapatamıyorum evimde. Kendi kendime sormadan duramadım "Niye sensizliğe alışamadım?" diye. Hep, aşk devam etsin derler; ancak dengeye dönüşen ise sevgidir. Ben tek taraflı dengeyi sağlayamıyorum, dengeli davranmama rağmen. Anlayacağın sensin dengemi kaybediyorum evimde!