"İnsan çok özlermiş sevdiklerini. Ben ise her şeyi özlüyorum." derdi, Almanya'dan gelen
tanıdıklarım. Almanya'ya gidenler Türkiye'ye geldiklerinde muhakkak arabaları ve teypleri olurdu.
Bunları gösterme çabaları beni hep cezbetmiştir.
Arabalarına binerdim ve ondan memnun olurdular, anlata anlata bitiremezdiler arabalarını. Ya
teybe ne demeli? Köyde ve yaylada kemençe sesi duydum mu koşarak giderdim, Almanya
anılarını dinlemek için. Evet evet duydum sizi, ‘Tüylü şapkalarını unutma.’ diyorsun, unutmadım.
Bunlar benim için çok güzel anılardı. Bu anıların içinde en çok özlediğin ne derseniz? Hiç
tereddütsüz kot pantolonum derim. O zaman Trabzon'da kot pantolon satılmıyor. Ancak
Almanya'da akrabaları olanlar giyebiliyordu, bir de bizim gibi bedenine ve boyuna bakmadan
giyenler vardı.
Gecenin bir sessizliğinde gemiye yaklaşan korsanlar gibiydik, bir kot pantolona sahip olabilmek
için. ‘Bu da nerden çıktı?’ diyorsunuz, anlatayım: Evimiz limanın üstünde Arafilboyu denilen
mahallede. Kabadayıları, içenleriyle ve Cemil Usta, Bekir Barçın gibi futbolcuları ile meşhurdu.
Onlara hayranlıkla bakar. Onlar gibi giymek isterdik her seferinde.
Bazı abilerimizle gece limana gider. Gemide çalışan yabancılardan kot pantolon almaya çalışırdık.
Biz onlara yeni kumaş pantolon götürür, onlardan yağ, pas içinde kalmış kot pantolon alırdık. Daha
sonra pantolonları bedeni kime daha yakınsa o alırdı. Ben ise her giydiğim pantolon için ‘Tam bana
göre!’ derdim, kurulmuş bir saat gibi. Mustafa abi belimden tutardı pantolonu, fındık çuvalının
kulağı gibi olurdu pantolonun fazlası elinde.
Anlayacağınız bir türlü bedenime olmazdı giydiğim pantolonlar. Nereden olsun, gemide çalışanlar
yetişkin insanlar. Ben ise çocuktum o zamanlar. Yine yılmadan limana gelen her gemiye gittim.
Hani bazen olmayınca olmuyor ya, işte bu da böyle bir zaman aralığıydı benim için.
Yeni bir zaman aralığı, eskisinin bitmesini bekliyordu 1974 yılı Haziran ayında. O zaman top
oynuyoruz mahalleler arası. Bir maç sonrası bizi seyreden bir çocuğun elindeki poşete takılıyor
gözüm. Belli ki yurt dışından gelmiş, Wrangler yazan bir poşet var elinde.
Maç sonrası yanına yaklaşıyorum "Ne bu elindeki?" diyorum kot pantolon diyor. "Babam
Almanya'dan getirdi, satıyorum." diyor bana. Ben ise onu giymiş hayal ediyorum kendimi. ‘İşte o
benim yandan cepli, ilk Wrangler kot pantolonum olacak.’ diyorum kendime. Çocuğa biraz para,
biraz, o zaman herkesin okuduğu, Tommiks, Teksas vererek anlaşıyorum.
Hiç unutmam, giyeceğim günü bir gün düşündüm, hangi gün olsun diye. Cumartesine karar verdim.
Sabah evden çıktım, pantolonun paçalarını yukarı kıvırdım, o zaman modaydı. Altına mavi bir
çorap ve Babamın aldığı altı orijinal kauçuk siyah ayakkabılarımı giydim. Artık yandan cepli
Wrangler pantolonumu gösterme zamanı gelmişti.
Evimizden mahallenin merkezi yüz ellimetre uzaklıktaydı. Ancak benim yürüyeceğim en uzun yol
olacaktı. Yandan cepli Wrangler pantolonumu göstermek için.