Çok sıcak dediğinizde, hiç kafanıza hamamtası vuruldu mu? Ben her pazar kafama hamamtası vurulmadan, banyo yapmayı beceremedim.
Bizim nesil hiçbir pazar akşamı, komşuluğa gidememiştir. Nedenini biliyorsunuz, pazar akşamı banyo zamanıdır. Kendim komşuya gitmeye kalksam, hemen arkamdan Annen bağırmaya başlar " Ayıptır oğlum, şimdi onlar banyo yapıyorlar hemen geri dön." Çünkü, pazar akşamı ilk olarak çocuklardan banyo yapılmaya başlanır, daha sonra büyükler banyosunu yapar, daha sonra yıkanacak çamaşırlar yıkanarak bu seremoni, takriben kışın saat onsekize, yazın saat yirmiye kadar devam ederdi.
Banyonun kapısını açtığımda, bacanın altında, banyonun tek hakimi dimdik önümde dururdu. Uzansam tutabileceğim yerdedir, ama o beni uzanıp tutmayı hiç düşünmedi. Bu banyonun tek hakimi benim dercesine, bir heykel heybetinde hep aynı yerindeydi. Ateşi altında, şapkası üstünde duran, bakır banyo kazanımızın altındaki sobası dökümdü. Bir sürü sırrı ve ailenin tüm çıplaklığıyla görüntüsünü kendinde saklardı. Hiç kimseye ihanet etmedi ve hiç kimsenin sırrını bir başkasıyla paylaşmadı.
Banyomuzun hemen ortasında, yekpare mermerden oyulmuş hamam kurnası ve kurnanın kulakçık gibi olan kısmının üstünde, yıllarca Annemin sıcak suyu üstümüze dökmek için kulllandığı hamamtası bulunurdu. Gözüm hamamtasına gittiğinde bana yaramaz bir arkadaşımın bakışı ile bakardı: "Sen hele bir yerine otur, bak sana neler yapacağım." dercesine, yüzünde muzur bir gülüşü barındırırdı.Ya kurnanın diğer kulakçığında duran bir parke taşı görünümde bulunan sabuna ne demeli? Sanki "Sen buraya otur, bak senin kafana ne işler açaçağım!" dercesine bakardı.
İşte bu düşüncelerle küçük sandalyeye otururdum. Sonra en çok sevdiğim kadının iki bacağı sarar beni, "Çok kıpırdama."diye. Çünkü henüz ikinci bir kadınla tanışmamışsındır. (Onun için en çok sevdiğim kadın diye belirttim.) Sen istersen sıralamayı kendin yaparsın.
İşte serüven burada başlar. Hamamtası sana bir gıcıklık yapacaktır ya, şeytanla iş birliği yapmaya başlar. Ve ben de hep o oyuna gelirdim. Annem her başıma su dökdükçe "Sıcak." diye bağırırdım. Kadıncağız "Oğlum bak suyu aşladım,(Sıcak suya, soğuk su karıştırmak) daha su kafana değmeden bağırıyorsun, çok yoruldum yorma beni." Şeytan işini yapacak ya, beni hep dürter dururdu. "Sabun gözüme kaçtı, su sıcaktı, kafamı çok kazıdın." Bu sözler, Annemin o parke büyüklüğündeki sabunu, kafama sertçe vurmasından, sabrının taştığını anlardım.
"Anne, yeter daha su dökme, tırnakların kafamı acıttı, bu ne biçim sabun gözümü yaktı, uf ayaklarınla beni sıkıştırıp durma." dediğimde finali yapardım. O yüzünde muzur gülüşü olan bakır hamamtası, son suyu kafama taşıdıktan sonra, bir yarışın başlaması için atılan silah sesi gibi ses çıkarırdı, Annem hamamtasını kafama vurduğunda.
Bütün Annelerin eli dert görmesin. Anneler Melektir.