Siyaset kadınların kamusal alanda eşitsizliğin en yoğun görüldüğü alandır. Bu alanda kadınların var oluşu ve var olma mücadelesi de uzun bir geçmişe sahiptir.
18. Yüzyılda kadın, evlilik, ataerkillik, kadınların eğitim hakkı gibi özgürlükçü kavramlar bu dönemde sorgulanmaya başlanmıştır. Kız Çocuklarının Eğitimi Hakkında Düşünceler (1787), Kadın Haklarının Savunulması (1790), Fransız Devrimi Hakkında tarihsel ve Ahlaksal Görüşler eserlerinde günümüzde pek çok kadının bilmediği, doğduklarında hali hazırda onları beklediğine inandıkları hakların, Fransız devriminin eril diline karşı mücadele vermiştir. Kadınların mutsuzluğunun asıl sebebinin onların kölesi olduğu eril tahakkümün olduğunu o dönemde ifade edecek kadar cesur bir kadındır. Aydınlanma Çağı’na altın harflerle mücadelesini ve adını yazdırmıştır. Ardından Olympe de Gouges’da mücadelesini devam ettirmiştir. “…Titreyin , çağdaş Tiranlar! Mezarımın derinliklerinden duyulacak sesim. Cesaretim, sizin daha barbar davranmanıza neden oluyor…” diyen Olympe de Gouges giyotinle idam edilmiştir.
Kadınların eşitlik mücadelesi yüzyıllar boyunca devam etmiştir ve sonunda istedikleri siyasi hakları elde etmişlerdir. 20. yüzyılda Osmanlı’da kadınların toplumsal yaşama dahil edilmesi, kadınlara siyasal hakların tanınması için mücadele vermiş bir kadındır. Aynı zamanda daha Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmadan, Kadınlar Halk Fırkası’nı kurarak cumhuriyet tarihindeki ilk siyasi partinin kurucusu olmuştur. Fakat partinin kuruluş dilekçesine sekiz ay sonra ret yanıtı geldi. “1909 tarihli seçim kanuna göre kadınların siyasi temsilinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle parti kuruluşu için valilik tarafından faaliyet izni verilmemişti. Kadınlar Halk Fırkası, “Türk Kadınlar Birliği” adlı derneğe dönüştü. Kendi maddi imkanlarıyla “Türk Kadın Yolu” dergisini kurdu. Kadınların siyasi taleplerinin duyurulması için yayınlar yaptı. Halide Edip ile birlikte milletvekilliği için aday oldular fakat adaylıkları Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından reddedildi.
25 Mart 1927 günü Türk Kadınlar Birliği’nin merkezinde toplanan kongrede Nezihe Muhiddin’e karşı bir muhalefet başlamıştı. Üyelerden birkaçı basına, CHF’ye, Valiliğe ve Emniyet’e mektup yazarak Nezihe Muhiddin’in yolsuzluk yaptığını, kongrede seçimlerde yapılan usulsüzlükler nedeniyle Kadınlar Birliği’nin gayrikanuni ilan edilmesi gerektiğini iddia ettiler. Ancak Nezihe Muhiddin hemen bir basın toplantısı düzenleyerek bütün iddiaları reddetti. Yeni program valilikçe onaylandı, yolsuzluk iddiaları da asılsız çıktı. 1927 seçimleri için çalışma başladı.
Nezihe Muhiddin'in Kadınlar Birliği tarafından kamuoyuna adaylığı açıklanan dört adaydan birisi oldu. Alınan olumsuz tepkiler üzerine Birlik, Temmuz ayında aday göstermekten vazgeçtiklerini açıkladı ancak seçme ve seçilme hakkı için kampanya temmuz ayı boyunca sürdürüldü.
Ağustos ayında valilik, cemiyet merkezinin polis tarafından aranması için emir çıkardı ve vilayetin suçlamasına cemiyetin içinde muhaliflerin de katılmasıyla Nezihe Muhiddin için yolsuzluk iddiaları yeniden gündeme geldi. 26 Eylül 1927 tarihli Kongre’de Saime Hanım birliğin yeni başkanı olarak seçildi ve Nezihe Muhiddin, birlikten ihraç edildi. 5 Aralık 1934 yılında kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde ettikten sonra Nezihe Muhiddin 1935 yılında yapılan ilk seçimlerde İstanbul’dan bağımsız aday oldu. Nezihe Muhiddin ‘de 1958 yılında bir akıl hastanesine hayatını kaybetmiştir.
Kadınların mücadelesi hiçbir zaman güllük gülistanlık olmadı. Bazıları ya idam edildi, ya katledildi ya da akıl hastanesinde son buldu. Bu kadar acı dolu verilen bir mücadele sonucunda elde edilen haklara günümüzde bazı kadınların bu kadar kayıtsız kalması nedendir?
Kendi seçme haklarını müstakbel kocalarına göre yapma basiretsizliği, iradesizliği nereden geliyor?
Eril tahakküme direnin! Oylarınızı kendiniz verin.