Son zamanlarda sosyal medyada gezinirken, iki kişinin atışmalarına tanık oldum. Ana tema hayvanseverlik, hayvan hakları gibi görünse de bu iki kişinin arasında geçen tartışma konusu, ‘evli adamları ayartma, ünlü olma çabası’ ve benzeri konular çevresinde dönüp duruyordu…
Bu iki hanımefendiden, bir tık daha meşhur olan ve aslında show-girl olarak tanıdığımız, zamanında sevdiğimiz ve ekranlarda görmekten keyif aldığımız biri olan Yeliz Yeşilmen. Yeliz Yeşilmen, sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayınca, sosyal medya hesabından belediyelere seslenerek yardım istemiş. Aslına bakarsanız büyük ölçüde haklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü belediyeler ne yazık ki sokak hayvanlarının beslenmesi, barınması ve sağlık kontrollerinin yapılması konusunda yetersizler. Bu nedenle, barınak bulamayan ve aç kalan sokak hayvanları insanlara saldırabiliyorlar. Bu paylaşımı görüp çılgına dönen ve Yeşilmen’e saldıran diğer hanımefendi ise zamanın modern çöpçatanlık formatlarının öncüsü olan ‘gelin-damat’ buluşturma yarışmalarından tanıdığımız ve şuan hayvansever olarak (öyle bir meslek mi var) tanınan Sinem Umaş. Sinem Umaş’ın ne yapmaya çalıştığından pek emin değilim. Her iki kişinin de birbirine yaptıkları göndermeleri dayanabildiğim kadar seyrettim. Şaşırdığım kısım, hayvanseverlik konusunu Umaş, nasıl oldu da kim kimden daha ünlü yarışına çevirdi? Yine aklıma takılan diğer bir konu da şudur; malumunuz, Ömür Gedik (ki kendisini çok yapay bulurum) ile pek bir moda olan hayvanseverlik yalnızca kedi ve köpeklerden mi ibarettir? Diğer hayvanlar, insanların kentleşme politikası nedeniyle zarar gören kuşlar, yılanlar, fareler, ve hatta ekolojik dengede önemli rol oynayan hamam böcekleri ve diğer böcekleri sevmemeli, korumamalı mıyız? Sevgili Sinem Umaş ve Ömür Gedik gibi, dolgularca, botokslarca, estetiklerce yaşayan sözde hayvanseverler, bu estetik ürünlerin yapımında hayvanların kullanıldığını bilmiyorlar mı? Kozmetikte, tıpta vs, her alanda hayvanlardan faydalanıyoruz insan ırkı olarak. Sokaktaki kedi köpek için ağlayalım, hamam böceklerini öldürelim, salyangoz kremlerimizi sürüp uyuyalım. Bu noktada ‘ben bitkisel, vegan ürün kullanıyorum’ diyenler de kendi ağızlarına kürekle vursunlar! Çünkü bitkiler de kesildiklerini ve hatta yenildiklerini anlıyorlar. Bitkilerin de bilinç ve duyulara sahip olduğu bilimsek olarak kanıtlandı. Hadi bakalım, şimdi ne olacak?
Havyanseverlik kavramı bana ne yazık ki artık çok riyakar geliyor. Doğasever olup, yalnızca evcil hayvanları değil, doğadaki tüm canlıları korumayı, ekolojik dengeyi sürdürmek için elimizden geleni yapmayı tercih etmeliyiz bence. İnsan et de yiyecek, ot da yiyecek. Bilim için deneyler de yapacak. Önemli olan bunları yaparken belli etik çizgileri korumak; yediğimiz ya da faydalandığımız hayvanlara, bitkilere saygı duymayı, yaşamlarının devamlılığını sağlamayı becerebilmek… Devamı haftaya…
Sevgiler, selamlar…