Geçtiğimiz günlerde bir doğumgününe katılan Demet Akalın’ın giydiği kıyafet çok konuşulmuştu. Nasıl konuşulmasın, çenesini yoracak çok züürt var bu memlekette. Al işte ben de o züürtlerden biriyim, birazcık çekiştirelim Demet Hanım’ı. Sanmayın ki bu yazı yekünen magazin içeriklidir. Bu yazı toplumsal bir acının, bir yaranın, bir felaketin, bir sefaletin tablosudur.
Demet Akalın’ı kişisel olarak tanımam, marka değeri olarak magazinel bazda tanıdığım kadarıyla da pek beğenmem. Çizdiği sonradan görme ve çok bilmiş imajı, etrafındaki dalkavukların lafları ile sağa sola sataşan tavırları ne yazık ki yaptığı işlerin önüne geçiyor diye düşünüyorum. Hele de son günlerde Nursel Ergin olayına bilip bilmeden dalış yapması iyice kendinden soğuttu insanları. Bu başlı başına ele alınabilir bir konu ama konuşmak bana düşmez. Zira Nursel Ergin’i şahsen tanıdığım ve çok sevdiğim için bu konuda tarafsız yorum yapamam, ayarsız söylemlerde bulunup, sansür yiyebilirim.
Gelelim asıl konumuza. Akalın, katıldığı davette 500 bin liralık yüzük, 80 bin liralık saat, 30 bin liralık çanta, 8bin 200 liralık sivitşört ve 1400 liralık gözlükleri ile kombin yapmış. Ne hoş. Kaba taslak 700 bin lirayı üzerine giyinmiş, sokağa çıkmış. Sevgili Esra ablacığımın meşhur bir lafı vardır, kimileri en lüks markayı giyinir, üzerinde pazar malı gibi durur; kimisi en ucuz pazar malı giyinir, üzerinde dünya markası gibi durur.
Şimdi benim lafım Akalın’a değil. Kendisini alkışlayan, hayatları boyunca çalışsalar da kazanma şansları olmayan miktarlarda parayı, bir günde giyinip atan birini idol olarak gören insanlara. Demet ablalarına özenip, onun güneş gözlüğünden alabilmek için neler neler feda eden kenar mahalle kızlarımıza!
Peki erkeklerimize ne demeli? Ekranda görünen delikanlılar gibi olabilmek adına, üzerinde US Army (Amerikan Ordusu) yazan botlar satınalıp, Hıristiyan ve Yahudi misyoner localarının ürettiği kamuflaj kabanları giyiniyorlar! Bir de bu kıyafetlerin yanında, taş sayısını ve ne işe yaradığını bilmedikleri tesbihi ellerine alıp, babet çoraplarıyla Cuma namazına gidiyorlar! Sorsan hepsi racon keser, çok delikanlıdır, çok milliyetçidir.
Mikro ölçekte Trabzon’u incelediğimizde bahsettiğim genç profili çok rahatlıkla Uzun Sokak’ta; bir tık daha paralı olan kısmını AVM’lerde; bir tık daha yolunu bulmuş olanları ise meşhur otellerin balkonlarında görebilirsiniz. Zibil gibi ortalık bu tarz gençlerle dolu. Hani diyorsunuz ya Trabzon’un sorunlarını yazmıyorsun diye, al sana Trabzon’un sorunu. Haydi çöz bakalım bu sorunu! Biz eğitim projeleri yapıyoruz gençleri kurtarmak için, aydınlatmak için, katılıyor musun, haber yapıyor musun? Hayır tabii ki! Senin tek bildiğin Trabzonspor haberi yapmak. Sen beni eleştirme dostum, git Trabzonspor’u takip et, otur aşşağıya!
Bir günde 700bin lirayı üzerine giyinen fenomenleri değil, ailesinin borcunu ödeyebilmesi için Milli Mücadele bütçesine dokunmak yerine, halı ve kilimleri satmalarını söyleyen Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alın. Azıcık Gençliğe Hitabe okuyun, çocuklarınıza okutun. Yoksa bu gidiş, gidiş değil ey ahali!
Saygılarımla…