Trabzonlulara kişisel olarak husumeti olan bir millet yoktur sanırım. Yani tamam asabi adamlarız ama kimseye bir düşmanlık gütmedik şimdiye kadar. Fenerbahçe camiası bile bize kızgındır ama bir şehrin tamamını baltalamak için bu denli uğraşmamıştır. Belli ki kendi içimizde bizi anlamamış, anlatmayı da kendine görev edinmiş bir ekip var. Kendileri işlerinde başarılı olabilir ‘’ki bence zerre başarıları yok’’ ama Trabzon’u ve Trabzonluyu anlatmak hususunda ciddi bir sıkıntıları var. Sıkıntılarının farkında olmadıkları aşikâr. Çünkü yeni filmi çekmek için kolları sıvamışlar. Hangi filmin devamı mı? Oflu hocanın şifresi.
İlk filmle alakalı söylemek istediğim birkaç şey var. Filmin çekimleri Trabzon’da yapıldı.
Ünlü oyuncuların da yer aldığı filmde; Oflu Hoca'nın ve müteahhit bir adamın bir futbol takımın başkanlığı için yarışı anlatılıyor. Filmde aklımda kalan en belirgin şeyler şöyle. Trabzonlular akıldan azıcık kıt adamlar, herkes ana bacı küfreder, buna imamlar dahil, şehrin nüfusu 150 civarında, kadınların ağzı bozuk ve birazcık da dünyadan uzak, görmemiş ya da sonradan görme insanlardır. Dede diyebileceğimiz yaşta bir adamın azgın teke gibi ortalarda dolaşması da çabası. Züğürt ağa filminde ‘’Ben Garı İstirem’’ repliğiyle akıllara kazınmış karakterin, rahatsız edici derecede olan kısmını düşünün. Hah! tam öyle bir yaşlı potansiyelimiz de varmış. Eğitimle alakalı konuya girmiyorum, zira okur yazar olmamız gibi bir durumdan bahsetmeye hiç gerek yok. Haa bir de bu şehirde herkes şiveli konuşur. ‘’Trabzonlular çekmiş filmi ama Trabzon şivesinden bihaberler’’ Düzgün Türkçe konuşmak bizim ne haddimize biz taşralıyız! Filme ailenizle gitmek için edep duygunuzu gördüğünüz ve bildiğiniz en derin kuyuya atın, yoksa salonda büyük bir kıvranma ve utanma hissini yaşayabilirsiniz. Şahsen ben merakımdan gittiğim filmde, yanımda oturan hanımefendiden imtina ettiğim için o tarafa hiç bakamadım. Bir de filmden neredeyse bağımsız olarak var olan bir dörtlü vardır, onlar da omuzlarında bir tabutla ölen arkadaşlarının son isteklerini tamamlamaya çalışan arkadaşlardır. Buz devrini izlemişsinizdir. Orada meşe palamudunun peşinden koşan karakter bile daha başarılı bir performansa sahipti.
Sahi nedir bu şehirdeki insanlarla alıp veremediğiniz?
Bu şehirdeki insanların sizin anlattıklarınızla uzaktan yakından bir alakası yok! Ben 30 yıl o şehirde, tam anlamıyla yaşadım. Sizden daha iyi gözlemci olduğum da kesin. Evet kadınlarımız küfür ederler ama bir yabancıya etmezler, küfür bizim oralarda kullanılır ama kutsal şeylere küfür edilmez! O şehirde Trabzon ağzı çok önemli bir kütürdür ve ben buna bayılırım. Hatta; Kebire Teyze ve Torunu Hemit programıyla uzun süren ve ciddi bir talebi olan programda, Hemit karakterini canlandırdım. Ama bunun yanı sıra bir seslendirme sanatçısıyım. Yani o şehirdeki insanlar, arzu ederlerse çok iyi bir Türkçe kullanabilirler. Trabzon eğitimli insanlarla dolu bir şehir. Tarihten haberdar mısınız bilmem ama, eski Cumhurbaşkanlarından Cevdet Sunay Trabzonludur. Bir sürü tarihçi, edebiyatçı,sanatçı, başarılı hekimler, avukatlar ve sayamayacağım kadar naif ve bir o kadar kültürlü insanlar gelip geçti ve hala yaşamakta o şehirde. Keşke bugüne kadar çektiğiniz filmlerde bu konuya da bir vurgu yapsaydınız.
Çekmeyin efendim o filmi!
Bırakın bizi başkaları anlatsın. Belli ki siz bizi yanlış anlamışsınız ve yanlış anlatıyorsunuz. Sadece siz de değil. Son dönemlerde çekilen Trabzon konulu filmlerin birçoğunda yanlış anlatıldık. Bu örneği daha önceki bir yazımda da vermiştim. Bizum Hoca filminde Karadeniz insanının duyarlılığı çok iyi anlatılmıştı onları bir kez daha tebrik etmek isterim. Para kazanmak adına bir milleti harcamayın. Trabzon o kadar hırpalandı ki belki de en çok katkıya ihtiyacı olan bir süreçten geçiyor, bu süreçte daha fazla köstek olmaya gerek yok kanımca.
Hakkınızı da yemeyeyim. İlk filminizden aklımda sadece yukarıda yazıklarım kalmadı. Aklımda kalan ve beni güldüren bir cümle de vardı. Bu deyişi bana kazandırdığınız için de teşekkür ederim.
-Sendeki beyni kuşa taksan ters uçar.
SAYGILAR!