Otuzlu yaşlar olgunlaşmanın ilk adımı bence. Daha öncesi için her ne kadar konuşursanız konuşun beni aksine ikna edemezsiniz. Zira kendimden ve etrafımdaki 20’li yaşlarında olan insanlardan gördüğüm durum da aksini gösteriyor. Kendine çok güvenen ve eline birazcık para geçen 20’lik afetler kıçlarının üzerine kaç defa oturduklarını hesaplayamaz bile. Bu yüzden 30’lar daha olgun olduğumuz zamanlar.
Bu yaş olaylarıyla alakalı bir sürü yazı, roman, makale okumuşsunuzdur. Bende okudum ama benim canımı sıkan şeyden kimse bahsetmemiş yâda bana denk gelmedi. ‘’Etrafımızdaki insanların dırdırları’’
30’lu yaşlardan önce insan; ilişkilerinde daha sabırlı, efor sarf eden, can sıkan bir halde ilerliyor. Karşısındaki insanı kaybetmemek adına kendini paralayıp sonra elinde koca kazıklarla baş başa kalıyor ve bunu atlatması gençliğinin verdiği enerjiyle daha kolay oluyor. Fakat 30’lu yaşları geçtiyseniz tahammül sınırlarınız biraz daha kolay aşılabilir.
Açıkçası birçok insan tanıyan, geniş çevresi olan bir adamım. Arkadaşlık ilişkileri, dostluklar benim için çok ama çok önemlidir. Beni tanıyanlar bilir eğer birine dostum dediysem o kişi için çiğ tavuk yemenin ötesinden koca bir kümesi dahi yiyebilirim. Ama insan belli bir yaştan sonra hayatına yeni insanları dâhil ederken daha çok düşünüp daha az çaba sarf ediyor. Bu yüzden bence 30’lu yaşlar insanın gereksiz ağırlıklarından kurtulduğu bir dönem.
Açıkçası samimiyetsiz insanları hayatımda taşımaktansa bir çiçek alıp onu beslemeyi daha uygun görüyorum. Trip atan insanlara tepkisiz kalıp attıkları tribin çarpıp onlara geri dönmesini sağlıyorum.
Derdinin ne olduğunu bana söylemeden imalarla bana bir şeyler anlatmaya çalışan insanları anlasam da salağa yatıyorum çünkü yetişkin bireyler problemlerini konuşarak çözerler. Sosyal medya üzerinden imalarda bulunanlarıysa anınsa yara bandı gibi çekip atıyorum, bir insan gözünün görmemesi gereken şeyler görmeme rağmen sosyal medya ergenliğini midem kaldırmıyor.
En küçük hatamda beni hakaretlere boğmaya çalışan inşaları açıkçası hiç umursamıyor ve o güne kadar hayatımda hiç yokmuş gibi yoluma devam ediyorum. Gerçekten öyle. Bu tarz birini unutmam mini bir sit-com izlediğim süre kadar vaktimi alıyor. Çünkü; zaten o kişiyi umursamam gerekecek kadar önemli biri olsaydı hakaret etmek yerine benimle iletişime geçerdi.
Ama bunların yanında, her ne olursa olsun hayatımdan çıkardığım insanlar hakkında konuşmam, hakaret etmem asla ve asla başkalarının onların hakkında konuşmasına izin vermem. Bir tabaktan yemek yediğim biriyle konuşmuyor olmam geçmişi unutup kendime saygısızlık edeceğim anlamına gelmez. Sonuçta yaşandığı sürece gayet güzel bir ilişkim olmuştur.
Demem o ki, 30’lu yaşlar yüklerden kurtulma yaşlarıdır. İnsanın kendiyle kalıp hayatla boğuştuğu, iç hesaplaşmalarının acısını yaşayıp bunları gerçek dostlarıyla atlattığı yaşlardır. Kurtulun yüklerinizden. Elbette taşımanız gereken bir sürü insan olacak ama bir gül size ağırlık yapmaz!
Saygılarımla.
Not: Lütfen gereksiz bir biçimde hiç kimse bu yazıyı üzerine almasın, bugün konuştuğum bir arkadaşımın anlattığı olaydan esinlenilerek yazdığım bir yazıdır. Ben birini hayatımdan çıkardıysam onu umursayıp kalem oynatmam
Ya 60'lı yaşlar? Biz yüklerimizden hiç kurtulamadık. Bırakın kurtulmayı, kurtulmayı düşünmedik bile. Aksine yüklerimze yeni yükler de ekledik sürekli. Kaçmayı hiç düşünmedik. Ne oldu? Belki de hayat böyle daha hareketli ve eğlenceli de oldu denebilir.