SENİ SEVİYORUM; iki küçük kelime, çok büyük bir anlam. Biliyorum ki hayatımızın bir zamanında, dünyanın bir yerinde bizi bekleyen birisi var. Gözlerinin içine baktığımızda dünyanın en güzel manzarası hâlbuki buymuş dedirten. Dalga geçmişler bizimle yıllardır; dünyanın bilmem kaç harikası var diye. Asıl harika olan teninin yumuşaklığıymış. İnsanlar neden savaşmışlar ki yüzyıllardır? Savaşılacak tek şey kokunu alamadığım bir günde buna engel olan tüm koşulları kaldırabilmek için olandır.
Sevdiğiniz birine birbirinden farklı bir sürü sıfatla hitap edersiz. Canım; yani canınız ancak onunla kıymetlidir, onsuz olduğunuz her an, canlı olmanın bir manasının olmadığını dile getirmiş oluyorsunuz. Hayatım; onu tanıyana kadar yaşadığın tüm mutlu anların, coşkuların, çocuklukların hepsinin toplamını sunuyor ki size; ona bu şekilde hitap ediyorsunuz. Bu örnekleri arttırabiliriz elbette. Ya da sadece seni seviyorum diyebilir bunların hepsini bir çatı altında toplayabiliriz.
Seni seviyorum kelimesini sevdiği birinin ağzından duyan kişi için, hala alyansa ihtiyaç var mıdır? Sanmıyorum. Olmamalıdır da! Amerikan aşk filmlerini veya dizilerini mutlaka izlemişsinizdir. O filmlerde birlikte olan iki kişi eğer Seni Seviyorum cümlesini kuruyorsa, artık bir nevi bağlılık yemini etmişlerdir ve buna sonuna kadar bağlı kalırlar.
Belki hiç bu yazdıklarımı düşünmediniz. ‘’Ne var ki bunda? Ben karşımdakini seviyorum ve bunu da söylemekten çekinmiyorum’’ diyorsunuz belki de. Haklısınız da. İnsan sevdiğini dile getirmeli. Ama hoyratça değil. Karşınızdaki insana ne kadar kendinizi ifade ettiniz? Gerçekten sevginiz onunla aynı doğrultuda mı? Onun size baktığı gibi mi bakıyorsunuz ona? Ağzınızdan çıkacak tek bir sevgi sözcüğüyle tüm hayatının gidişatını değiştirebilecek birine, Seni Seviyorum derken bir kez, hatta birkaç kez düşünmek gerekmez mi? Seni seviyorum dediğiniz kişinin duyduğu mutluluk coşkusunun yerini, siz aslında onu sevmediğinizi anlayıp, anlattığınız anda çok daha güçlü bir keder coşkusu kaplamayacak mı?
İnsanlarla elbette ilişkileriniz olacak ve zaman zaman işler yolunda gitmeyecek. Kimse bir ilişkiye başlarken bitsin diye adım atmaz. Çoğu zaman hepimiz riskler alıyoruz. Almalıyız da. Ama bazı şeyleri kontrol edebiliriz. Biriyle gerçekten uzun bir ilişki kurabileceğinizi düşünmüyorsanız, elini sıkı sıkı tutmayın. Eğer birlikte olduysanız, onunla beraber uyumayın. Mümkünse bir bahaneyle gidin. Ama karşınızdakine sürtük muamelesi yapmadan! Gerekiyorsa gece kalmayacağınızı en baştan söyleyin ki yanlış anlaşılmalar ortadan kalksın. Emin olun, buna bu şekilde devam ederseniz, onunla beraber uyuduğunuz ilk gece çok daha özel olacaktır.
Birileri sizi sevdi diye sizde onu sevecek değilsiniz elbette. Bu his meselesi, karşı taraftakini gördüğünüzde heyecanlanmıyorsanız olmaz. İşte bu yüzden sırf birilerinin size ilgisi var ve sizde boştasınız diye birini –mış gibi sevmeyin. Ah aldığınızda sizi onun pençesinden kurtaracak olan şeyin bir başka beden olduğunu da sanmayın. Öyle olmuyor. Bir yerde çöküp kalıyorsun. Kalkamıyorsun.
Sevgi; insanın düşünme yetisini ortadan baltalayabilir. Kişi bazen objektif olarak olayları göremeyebilir, bu seferde karşısındakine koşulsuz bir güven duygusu besleyebilir. Güveninin aslında boş bir hayalden başka bir şey olmadığını anladığında, uzunca bir süre hayata kendini kapatır. Yavaş yavaş kabuğunu kırmaya başladığında artık çok daha önemli bir yetisini kaybetmiştir. Güven! Kimi artık eskisi gibi sevebilir? Kime kendini yeniden anlatmaya cesaret edebilir. Hangi kapısının anahtarını karşısındakine teslim edebilir? Nasıl tekrar mutlu olabilir? Gerçekten bu vebalin altına girmeye hazır mısınız?
Yaa gördünüz mü? Seni seviyorum cümlesini ağzınıza sakız yapmanın nelere yol açtığını? Öyle yâda böyle her iki tarafında çok yara aldığını. Önce kalbinize sonra dilinize sahip çıkın. Gözünüzden sakındığınız birinin düşmanı olmak, size ömrünüzce unutamayacağınız bir acı verir.
Yine bir film repliğiyle tamamlayalım.
-Seni seviyorum!
-Peki, neden o zaman bu kadar çok acı veriyor?