Elma yemeyi çok seviyorsun ve bir gün sürekli ve daha fazla elma yemek istediğin için bir elma fidanı dikmeye karar verdin. Bunu düşünürken aklına gelen şey seni dehşete düşürdü. Elma fidanını dikeceksin, iyi yetişebilmesi için ona her şeyi sağlayacaksın, uzunca bir süre ağaç olması için bekleyeceksin. Sonra meyvelerini verecek afiyetle yiyeceksin ama sonra ağacın ölecek. Bir daha hiçbir elma sana bu kadar tat vermeyecek, hep o ağacın altında geçirdiğin vakitleri hatırlayacaksın. Dalından kopardığın elmanın kırmızısını dünyada başka hiçbir yerde bulamayacaksın. Bunu kaldıramayacağını düşünürken kalbin sıkıştı, ağzın kurudu, kanın çekilmiş gibi soğuk soğuk terledin değil mi? Evet aynen böyle oldu. Sonuç olarak elma ağacından vazgeçtin ve pazardan almaya devam ettin. Ama o elma ağacının senden daha uzun ömürlü olabileceğini, uzun yıllar sulu ve kıtır elmalar yiyebileceğini, sevdiğin insanlara ikram edip mutluluğunu paylaşabileceğin ihtimali üzerine, kurduğun komplo teorin kadar durmadın ve neler kaybettin…
Yukarıda anlattığım kısa hikâyeyi kendi hayatınıza bir uyarlayın derim. Birçok uyarlamanızda taşlar yerine oturacaktır. Elbette bu sefer de ilişkiler üzerinden gideceğim. Aslında birçoğunuzun yaptığı hatalardan biri bu. Yeni biriyle tanışıyorsun, harikulade bir heyecanın içine giriyorsun, midende kelebekler uçuşuyor, attın kahkahanın oktavı bile değişiyor ve karşındakini önemsemeye başlıyorsun. Buraya kadar her şey harika. Sonra senin öngörü diye adlandırdığın şizofrendik kuruntun bir çuval inciri alttan alttan berbat etmeye başlıyor.
-Kesin ben bu kızı ya da çocuğu üzerim. Baksana ne kadar mükemmel, ben neyim hilkat garibesi gibiyim yanında. Zaten şimdiye kadar hangi ilişkimde başarılı oldum ki? Eski sevgilimle alakalı yaşadığım travma hala taze, içimde ya ona karşı bir şeyler kalmışsa? Yok en iyisi yol yakınken geri dönmek.
Gibi salak sarsak düşüncelerinle yoğrulup dururken birden karşındakine bunları söylemiş bulunuyorsun. Karşındaki de bu gereksiz ve ödlek konuşmadan iğrenip senden soğumaya başlıyor. Onun düşüncelerini de yazalım mı? Olur.
-Şimdi durup dururken ne oldu ki buna? Acaba yanlış bir şey mi söyledim ya da yaptım? Bağlanma sorunu mu var? Bunca güzel şeyi söyleyen kişinin benden şimdiye kadar hoşlanmıyor olması mümkün değil. Acaba psikolojik bir problemi mi var?
Bu sorularına cevap bulamayan kahramanımız sizin teşhisinizi en kısa yoldan koyuyor. ‘’Bu kesin düz delidir!’’
Yahu nedir bu ödlekliğin sebebi? Neden korkuyorsun. Ortada birbirinden hoşlanan iki kişi var, e heyecan da dorukta. Belanı mı arıyorsun dangalak? Zaten bu yaşa gelene kadar ciğeri beş para etmez bir sürü insanımsı yaratık tarafından yumruğun kadar kalbin parça parça edilmiş ve sen bunların üstesinden gelebilmişsin. Bir kez daha gelebilirsin. Veya bunlara gerek kalmadan mutlu mesut yaşayabilirsin. Yeni dönem aptal dramatik Türk dizilerini kendine örnek alma. Yeşilçam klasiklerinde ki mutlu sonlar sana daha uygun, ışığın onlar olsun. Şizofren olmadan önce dibine kadar aşık olman lazım, sonra zaten kafayı yiyeceksin acele etme.
Saygılar