Bir meşgale hayat denen şey aslında, doğup büyüyüp öldüğümüz 3 günlük bir meşgale.
İçini nasıl işlediğiniz çoğu zaman sizin sanatçılığınıza ama bazı zamanlarda da hayatın size nasıl davrandığıyla alakalıdır.
Aşk! var bazı hayatların içinde, dokunuşlar, gülüşler… bir de aşktan bi haber hayatlar…
Bir dilim ekmek vardı masada kuru soğan, aşkla bekleyen bir iki göz. Her evin kendine özgü bir kokusu vardır, içine girdiğinde hepimizi oraya ait hissettiren bir koku.
Artık lavanta kokulu dairelerimizde oturuyor olsak da her evin kendine özgü bir kokusu vardır.
Aşk vardır bazı evlerde aşktan da öte…
Akşam yemeğini bir arada yemek bizim kültürümüzde önemli bir unsurdur.
Anne baba ve çocuklar bir masadadır, babanın kazandığı parayla, annenin maharetli ve merhametli elleriyle donatılmıştır.
Çocukluk günlerinden hepimizin hatırladığı mutlu anılar.
Yetişkinliğimizde dahi kurulan o masalarda anne ve babamızı yan yana görmek çocuk olduğumuzu hatırlatır bize.
Ne güzel hatıralar…
Ya bu hatıralara sahip olmasaydık?
Ne kadar büyük bir boşluk!
Bazılarımız maalesef hiç çocuk olamıyor ve bir çok hatıranın hayalini dahi kuramıyor.
Her evin bir kokusu vardır dedim; kendimizi ait hissettiren, annelerin kokuları vardır birbirine benzeyen; bir de babaların kokuları vardır birbirinden farklı kimisi parfüm kokar, bazıları ise kömür kokar…
Kömür karası elleri vardır bazı babaların yüzünüze dokunduğunda canınızı acıtır mı?
İs kokusundan kaçar mısınız?
Akşam masadaki görüntü sizi rahatsız eder mi?
Beyazı yakıştırır mısınız kömür kokan babanıza?
Eminin bunu hiç düşünmemiştik geçtiğimiz haftaya kadar…
Hayalsiz kaldı bir çok çocuk, babasız…
kocasız kaldı bir çok kadın en önemlisi de kokusunu yitirdi bir çok ev…
Hep karalar içinde görmeye alıştıkları babalarını beyazlar içinde gördüler… baktılar uzun uzun göz yaşlarıyla.
Koca karanlığın içinden çıkan bir insan şükretmeyi düşünmedi bile haline şu cümleleri kurarken ‘’ Abi Mahmut çıkmadı.
Mahmut ÇIKMADI! Beni bırakın abi onu alın.
Onun karısı hamile…
’’ Artık Mahmut’lar Ali’ler Mehmet’ler yok.
Hayalleri yok çocukların, yaslanacak omuzları yok kadınların…
İlişkilerden bahsediyorduk sizlere; asla telaffuz dahi edemeyeceğimiz bir ilişkileri var artık Soma’daki ailelerin; sessiz evleri, fotoğraf çerçeveleri ve mezar taşlarıyla…
Biz sıcak evlerde yaşayalım diye buz gibi bir soğuğa hapsettik geride bıraktıklarınızı.
Belki şimdi elimizden bir şey gelmiyor ama bu millet sizin geride bıraktıklarınıza sahip çıkacaktır, çıkmalıdır.
Hakkınızı helal edin Şehitlerimiz… #Soma