Hayatının aşkını bulmak ne kadar zamanını aldı?
Yoksa biraz daha zamana mı ihtiyacın var?
Tatlım, bu konuda kendini âşık sanan insanların dahi zamana ihtiyacı var!
Aşk dediğin şey boş sallanan bir salıncağın önünden geçmek gibi bir şey; sana çarparsa canının yanacağı kesin. Çarpmazsa da hayatında acı ya da aksiyon olmadan yalnız öleceğin evinin kapısını yine anahtarla açmak zorunda kalacaksın.
Ne zaman standartlarımız bu kadar yükseldi?
Hâlbuki iki kuşak öncemiz köyde soğan dikip, sobada ekmek pişiriyordu. (2 kuşak çok mu geç oldu?)
İlk doğduğumuz günden bu güne hayatın farklı alanlarında ringe çıkıyoruz. Aile çatışmaları, okul sıkıntıları, kariyer planlaması vs. bunların öyle ya da böyle çaresini bulabiliyoruz. Peki, ya aşk ve evlilik?
Kendinizi yerden yere çarpsanız da, 2 üniversite bitirip, yurtdışında master yapsanız da bu işin öğrenilecek bir tarafı yok. Tecrübe edinmek zorundasınız ve bu tecrübeler çoğu zaman bir fosseptik çukurunda bitiyor.
Örnekleyeyim.
Biriyle tanıştın, muhteşem bir yüzü var, harika bir fiziği, tırnaklarıyla kazıyıp zirvede olduğu bir kariyeri… Ohhh çöpsüz üzüm. İlk zamanlar kalbin ağzından çıkacak gibi bir heyecan onu görmek, gördüğünde tek bir saniyenin bile boşa geçmesini istemeyeceğin zamanlar. Fakat üçüncü buluşmada, zevksiz kıyafetleri, vizyonsuz mekân seçimleri… Mesleğinden ve –bencilce- kendinden başka konuşacak bir şeyi olmadığını anladığında ise o kalbi bir sandığa kilitleyip, derin bir okyanus dibine bırakıp kaçmak istiyorsun.
Abartmıyorum! Gerçekten. Doğru dürüst 2 ay geçirebileceğin kişi sayısı o kadar azaldı ki! Onları da bulmak Mars’ta hayat bulmak kadar zor bir hal aldı. Üniversitenin ilk günü evlilik piyasasından çıkarılıp sahipleniliyorlar.
Artık hayatına alacağın insandan asla tam olarak emin olamıyorsun. Bu yüzden ateşte yürümek için meditasyon yeteneklerini geliştirmek ve öfkeni dizginlemeyi öğrenmek zorundasın.
Fakat benim size başka bir tavsiyem var. Yalnız yaşamayı öğrenin ve anlık heyecanlarla yetinmeyi de. Zira havai fişekleri bulmak artık çok zor.
Ayrıca ben bunları sizin ağzınızdan söylerken, siz de sütten çıkmış ak kaşık değilsiniz!
Neticede ‘’Herkes kapasitesi kadar şizofren’’
Saygılarımla.