Bir varmış bir yokmuş. Uzak diyarlardan birinde birbirinden mutlu insanlar yaşarmış. Kadınlar ve erkekler eşitmiş. Kadınlar istedikleri işte kariyer yapar, istedikleri zaman arkadaşlarıyla gezer, gecenin bir yarısı sokaklarda rahat rahat dolaşırlarmış. Erkekler kadınlara güzel sözler söyler, jestler yaparmış. Kadınlarda erkeklere bunun karşılığında iyi bir arkadaş, kardeş, sevgili, eş ve anne olurlarmış. Ve bu ülkede asla kadın ve erkek diye ayrılmazmış insanlar. Bu sebepten her zaman mutlu yaşarlarmış…
Bazı masalların inandırıcılığı vardır. Bu yüzden küçükken onları dinlemekten zevk duyarız. Hatta büyüyüp yetişkin olunca kendi masallarımızı bunlardan esinlenerek yazar ve mutlu oluruz. Ama yukarıda anlattığım masalın bizim ülkemizde bir inandırıcılığı yok maalesef!
Daha hayatının baharında bir kız şeytanı bile hizaya getirecek bir vahşetle öldürüldü. İstediği; okulunu bitirip ailesine ve milletine yararlı bir birey olmaktı. Bir akşam evine gitmek için bindiği toplu taşıma aracının şoförü tarafından kaçırıldı, tecavüz edildi, kesildi, levyeyle başına vurularak öldürüldü ve yakıldı. Hayvanların bile birbirine çok daha saygılı oldukları bir sistemde bu insan müsveddelerini tabir edecek bir kelime bulamıyorum. Erkek adam ya, her şeyi yapmak da özgür. Sanki kendisi duvar kovuğundan çıkmış, bir anneye, bir kız kardeşe sahip değil. Nasıl bir düşünce yapısına sahip ki sessiz bir kıza bunları yapabilmiş. Verdiği ifade de korkmuş Özgecan kendini savunmak isteyince. Mezarında ters dönersin İnşallah. Yüzünü tırmaladığı için canı yanmış bu yüzden de sinirlenmiş bunları yapmış. Bak sen özür de dileseydi senden istersen. Hiç düşündün mü o kızın can acısını, korkusunu, dehşetini! Nasıl yaptı acaba diye defalarca sordum kendi kendime. Bir insan nasıl kaybeder kendini bu kadar? Malum insan olsa bunları yapmaz deyip sorumu cevapladım.
İdam cezası geri gelsin sesleri yükseliyor bu olaydan sonra. İdam bence onun için iyi hal indirimi olur. Ne yapmak lazım işkence mi? İbreti alem olsun diye tecavüzcülerin eline mi bırakmak lazım? Dövülsün mü? Yakılsın mı? Aynı şekilde bir muameleyle ölmek için yalvarsın mı? Hiç biri o anne babanın yangınını söndürmeyecek. Neye yansınlar? Gencecik kızlarının ölmesine mi? Çektiği eziyete mi? Son anlarını korku dolu geçirmiş olmasına mı? Hangisine? İlahi adalet bir gün tecelli ettiğinde cehennem kuyularının en derinlerinde cennet görmeden yanacakları belki de. Ama bu bile o anne babanın, ailenin, arkadaşlarının, bizlerin acısını dindirmeye yetecek mi? Sanmıyorum.
Pazar günü ülkenin hemen her ilinde Özgecan için yürüyüşler düzenlendi. Trabzon’da da yapılan yürüyüşte ben ve arkadaşlarım da yerimizi aldık. Sloganlar attık, gözlerimiz dolu. Adalet istedik. Küçümsenemeyecek bir kalabalıkla birlikte yürüdük. Yürürken etrafıma bakındım. İnsanlar bu yürüyüşü küçümsedi, kadınlara alaycı gözlerle baktı, biz erkeklerin orada olmalarıyla dalga geçti hatta; bir densiz yürüyüş yapan kadınlara laf attı ve oradaki herkese hakaret etti. İlk müdahaleyi; kız kardeşlerine sonsuz saygısı olan ve eşit haklarda yaşamalarına inanan erkekler yaptı, sonra polis apar topar götürdü serseriyi. Yahu aklım almıyor o yürüyüşü taciz eden insanları. Sizin anneniz, kız kardeşiniz, hısım akrabanız yok mu? Hiç mi içiniz yanmadı o kıza. Bir musibet bin nasihatten iyidir diyeceğim, yine olan masum bir kadına olacak! Kendini erkek sanan o salına salına sokakta yürüyen testesteron yığını mahluk yine milletin karısına kızına yan gözle bakacak, hakkını savunmak istediğindeyse dalga geçip pis ağzından salyaları akıtacak. Allah c.c. ıslah etsin.
Ne dersek diyelim, ne yaparsak yapalım ölen Özgecan’ı Ayşe’yi Fatma’yı… geri getiremeyeceğiz. Erkeklik bir cinsiyet tabiri sadece adamlık bir haysiyet meselesi.