Yıllar önce Şenol Güneş'le sohbet etme fırsatım olmuştu.
O dönem Türkiye'ye ve özellikle de Trabzonlulara büyük gurur yaşatmıştı.
En büyük derdi; Türkiye'yi dünya üçüncüsü yaptığı ve kovulduğu halde TFF'den üstelikte başkanı Trabzonlu Haluk Ulusoy olmasına rağmen hakkını alamamasıydı.
Şenol Güneş’in ‘paracı’ yaftası Trabzonspor’daki tutumluluğu ve o dönem parasını istemesinden sonra Ulusoy’u destekleyen gazetelerin karalama kampanyalarının ürünüdür aslında.
Sadece maddi değil, manevi olarak da kırgın bir adam vardı karşımda.
Yalnız bırakıldığını fark etmiş olmaktan hiç hoşnut görünmüyordu.
Hangi soruma karşılık verilmiş bir cevaptı tam olarak hatırlayamıyorum ama bu derin spor adamından hafızama ilginç bir cümle eklenmişti;
"Zengin ile güzelin kaderi hep aynıdır. Bu ikisi yalnız kalmaya mahkumdur" demişti.
Ve şöyle açıklamıştı mevzuyu; "Zengin, zenginliği için etrafında fır fır dönenleri gördükçe yalnızlaşır, güzel ise hiç kimse yanına yaklaşabilecek cesarette olmadığı için yalnızlaşır"...
Hayatı başarılarla geçmiş olmasına rağmen yalnız bir adamın isyanı vardı o zaman bile...
***
Güney Kore'den Trabzonspor'a kucaklarda taşınarak getirilen Şenol Güneş, şampiyon olduktan çok kısa bir süre sonra yuhalanarak istifaya zorlanmıştı.
Hatırlarsınız o süreci...
Şikenin havada uçuştuğu, Trabzon ekabir takımının kafalarını kuma gömdüğü dönemde "Paraya karşı emeğin savaşını verdik" Tarih bunu da yazar, Şampiyon Trabzonspor'dur" diyen korkusuz adam...
Baktı ki; adamlığın karşılığı bu şehirde yok, kırıldı, üzüldü ve renklerinden hala kopamadığı sevdasına küstü...
Gitti...
"Dün dünde kalır" diyerek yeni ufuklara yelken açtı.
Adeta sıfırdan başladı ve çöküşteki Bursaspor’a Türkiye’nin en iyi topunu oynattı, bitmiş futbolcuları yeniden yarattı.
Sonra bir zamanlar yıktığı İstanbul dukalığının en mütevazı, en muhalif takımının kaptanı oldu.
Beşiktaş, Şenol Güneş sayesinde üst üste iki kez şampiyonluk kupasını müzesine götürdü.
İzledik, gururlandık...
Biz ne yaptık, yeni stadyumun yer aldığı komplekse Şenol Güneş adını verdik.
Kıymet bilmenin geç kalınmış hali...
O'nu bile hazmedemediler, izledik, gördük, utandık...
***
Şenol Güneş'in Trabzon'a verdiği bu ders niteliğindeki süreç, belki de birçok küskünün tercümanı oldu. Futbol gibi popüler bir sektör üzerinden Trabzon'un genel değişim ve yapısal problemlerine karşı bir çığlık olarak değerlendirmek istediğim bu tablo başarılı bir öğrencinin Trabzon'un o makus talihine küsmesiyle eş değerdir.
İş bulamamıştır, kendini geliştirecek ortamı bulamamıştır, ortam bildiklerini de unutturmaya müsaittir, küsmüştür, kaçmıştır, belki adını tarihe yazdıracak bir buluş yapmıştır.
Belki de alanında dünya sıralamasında yer alan bir hekimdir,
Belki de dünyaya adını duyuran bir sporcu,
Belki de ülke gündemini darmaduman eden bir gazeteci,
Belki de kitapları yok satan bir yazardır,
Kimler vardır düşünsenize sırtını Trabzon'a dönmek zorunda kalan ve başarıyı gurbette arayan,
Yılda bir iki kez geldiği memleketinde bir hafta kalınca dahi sıkılan, aile ziyaretleri sonrasında yapacak hiç bir şey bulamayan bir kez daha küsüp doyduğu yere dönen gurbetçiler...
Başarının kriterlerini belirleyeceklerin düzeylerinin yerlerde sürünmesi, ayakların baş olması elbette hiç bir başarıyı cezasız bırakmayacaktır memlekette...
Her anlamda gitgide kötüye giden şehirde bir zihniyet erozyonu yaşanıyor...
Kendi kendini yiyip bitiren bir şehir olarak Allah vergisi olan yeşili ve mavisinden başka hiç bir değeri kalmayacaktır.
Her fırsatta övündüğümüz “Bize Her Yer Trabzon” sloganı ne kadar gerçek olsa da “Bize Trabzon ne kadar Trabzon” da sorgulanması gerekir.
Bu zihniyetin tohumları atılalı çok oldu elbette kurtuluş da o kadar basit olmayacaktır...
Biz yine de dua edelim küskünler kendilerini yanlarında götürürken arkaya dönüp baktıklarında geride bir şeyler bırakabilsinler...
Bordo-mavi bir kravat gibi...