25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle Trabzon Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve Türk Kadınlar Konseyi Derneği Trabzon Şubesi, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede başvurulabilecek yasal mekanizmaları sanat yoluyla anlatmak amacıyla Trabzon Devlet Tiyatrosu’ndan da destek alarak ‘MÜMKÜN’ adlı bir tiyatro gösterimi gerçekleştirdi.
Doğal olarak basın bu oyuna davet edildi.
Hem Trabzon basınının Whatsapp grubundan hem de Sözcü Gazetesi’ne gönderilen davetten ‘Mümkün’ adlı oyundan haberdar oldum.
Yıllardır kadın hakları konusunda mücadele eden bir kadın gazeteci olarak, konusu ‘Kadına yönelik şiddetle mücadele’ olan oyuna kayıtsız kalmadım.
Hatta oyuna gitmeden Trabzon Kadınlar Konseyi Derneği Trabzon Şubesi Başkanı Çağla Sonat’ı aradım ve kendisinden oyunla ilgili demeç almak istedim.
Sonat yazılı olarak açıklama yapmayı tercih etti.
Oyunu izlemeden haberi yazmak istemedim.
7 Aralık’ta Haluk Ongan sahnesinde sergilenen oyuna gittim.
Gördüğüm kadarıyla TRT’nin dışında Trabzon basınından oyunu izleyeme gelen her halde bir tek ben vardım. Basının dışında Trabzon Sanatevi Başkanı Adnan Taç oyunu izlemeye gelenler arasındaydı.
Devlet destekli bir oyun olduğu için olsa gerek Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu da oyunu izlemeye geldi.
Konu bugün ülkenin kanayan yarası ‘kadına karşı şiddet’ ve mücadele yöntemleri…
Politik ve son derece hassas bir konu devlet eliyle hazırlanmıştı.
Cumhurbaşkanlığı sisteminden sonra kendisini devlet yerine koyan seçilmiş siyasi iktidar, kadına karşı şiddetle mücadelede eleştirilerin odağı iken, oyunda ülke gerçekleri ne kadar yansıtılabilirdi diye merak içindeydim ama bir taraftan da ilk kez Trabzon'da böyle bir oyun izleyeceğim için ümitliydim.
GELELİM OYUNA...
Öncelikle tiyatro, hepimizin de bildiği üzere bir nevi toplum gerçeklerini ortaya koyma sanatıdır. Özünde eleştireldir.
Ama izlediğim şeyin ne tiyatroyla alakası vardı ne de ülke gerçekleriyle…
Oyun, 3 şiddet mağduru kadının hayat mücadelesinde Alo 183, KADES, elektronik kelepçe ve sevgi evlerinin net önleyici ve net kurtarıcı olduğunu anlatıyordu.
Erkekleri şiddete teşvik eden tek neden olarak da ‘ayyaş’ kelimesi kullanılarak alkol olduğu vurgulandı.
Şiddete maruz kalan kadınlar, bir şekilde alkolik eşlerinden kaçmayı başarıyor, alkolik eşleri kapılarına dayandıklarında da kadınlar 183’ü arıyor, anında polis geliyor, KADES uygulamasını telefonuna indiriyor, çağrı tuşuna bastığında yine anında polis geliyor, elektronik kelepçe inanılmaz caydırıcı bir yöntem ve sevgi evleriyle kadınlar yeni bir hayata başlıyor ve mutlu mesut yaşamlarını sürdürüyorlar…
Bu kadar hassas bir konu ancak bu kadar basite indirgenebilir ve ancak bu kadar anlatılamazdı…
Baştan aşağıya uygulama reklamı izledik.
Elbette bu uygulamaların olması çok önemli, hatta bu teknoloji çağında geç kalınmış bile…
Alo 183, elektronik kelepçe, KADES uygulaması ve sevgi evleri şiddet olayı yaşandıktan sonra devreye giren kadını koruma altına alma yöntemleridir. Şiddeti önleme ve uygulamadaki başarıları yine ülkemizde çok acı sonuçlanan olaylarla tartışılan bir konudur.
İstanbul Sözleşmesi’nin adının geçmediği bir oyunun ‘kadına karşı şiddetle mücadeleyi’ anlatması MÜMKÜN değildir.
Kadın – erkek eşitliğinin vurgulanmadığı, kadının zayıf gösterildiği bir oyunla hiçbir şekilde doğru mesaj verilmesi MÜMKÜN değildir.
Şiddetin tek nedenini alkol olarak göstermek politiktir ve kolaycılıktır.
Şiddetin sebeplerini hiçbir şekilde sorgulamayan, sonuç üzerinden yukarıdaki saydığımız uygulamaların reklamlarını yapan oyundaki amaç ‘kadına karşı şiddeti kullanmak’ ve devlete yani siyasi iktidara güzellemeler yapmak dışında başka bir şey değildir.
Sanki bu ülkede kadın cinayetlerinin, kadın şiddetinin her türlü varyasyonunu görmemişiz gibi 'Suçlu alkol, kurtarıcı uygulamalar' basitliğinde ki bu oyunu izledikten sonra haber yazmaktan da vazgeçtim.
Sosyal medya hesabımdan oyuna eleştirel bir yorum yaptım ve bu eleştirel yorumu kadına karşı şiddetle mücadeleyi etkin şekilde yürüten ilimizdeki STÖ temsilcileriyle paylaştım.
BU KAFALARLA HİÇ BİR ŞEY MÜMKÜN DEĞİL
Dün Türk Kadınlar Konseyi Derneği Başkanı Çağla Sonat aradı. Telefonu açar açmaz bağırmaya başladı. Davet edildiğim tiyatro oyununu eleştirdiğim için demediğini bırakmadı.
Çağla hanımın kadına şiddetle mücadelenin nasıl olması gerektiğini bilmediğini oyundan anlamıştık, gazetecilerin de ne iş yaptığını bilmiyor olacak ki “Sen kimsin, senin vasfın ne?” sorularıyla muhatap olmak zorunda kaldık.
Çağla hanım bağırmaktan çağırmaktan beni dinlemedi, o sebeple buradan Çağla Hanım’a gazetecilerin ne iş yaptığını anlatmak zorunda kaldığım için sizler kusuruma bakmayın!
Çağla hanım, “Ben sizi davet ettim, davet etmesem gelemezdiniz, oyun biletliydi, sizin yaptığınız arkadan vurmaktır” dedi.
Bu durumla nadir de olsa karşılaşıyoruz.
Gazetecileri davet ederken yapılan işi güzelleyeceğimizin beklenmesini anlamak MÜMKÜN değil.
Ayrıca bu tiyatro, kapı arkasında gizli bir toplantı değil ki, oyuna bilet alıp, yine izler, yine düşüncelerimi yazabilirdim.
Gazeteci, davet edildiği yere gittiyse, olayı objektif şekilde değerlendirir ve kamuoyuna aktarır.
Sen kimsin?
-Gazeteciyim...
Vasfın ne?
Kamuoyu ile doğru ve gerçekleri paylaşmak.
Sonuç olarak Çağla Hanım, ortaya çıkarttıkları TİYATRO’nun eleştirilmesini hazmetmek ve eksiklikleri değerlendirmek yerine hakaret etmeyi tercih etmiş. Bu kendisinin problemi, umarım çözer.
Yoksa bu kafalarla hiçbir şey MÜMKÜN değil…
Güzel yazmışsınız zaten egemenler ve ülkeyi yönetenler hiçbir zaman eksikliklerini kabul etmezler yine suçluyu buldular suçlu ALKOL