AK Parti Trabzon Kadın Kolları, “Kadınlar Soruyor” platformu ile Trabzon’daki iş kadınlarını, kadın akademisyenleri, kadın gazetecileri, kadın öğrencileri ve siyasetle ilgilenen kadınları bir araya getirdi.
Trabzon’un sayılı otellerinden birisinde yapıldı bu organizasyon.
AK Parti Trabzon Kadın Kolları Başkanı Bahar Ayvazoğlu, toplantının amacına uygun olması için elinden gelen çabayı gösterdiğini gördük.
Ayvazoğlu, her kesimden kadının toplantıya katkı sağlamasını düşünmüş olmalı ki sadece “EVET” diyenleri toplantıya davet etmemiş.
Biz de Ayvazoğlu’nun daveti üzerine hem gazeteci kimliğimiz, hem de emekçi bir kadın olarak toplantıya katıldık.
Kadınların siyasetteki (niteliği tartışılır) yerine önem veren AK Parti’nin böyle bir toplantıyla kadınların yeni anayasa ile ilgili düşüncelerini ifade edebileceği bir platform hazırlanması gerçekten önemliydi.
Anayasa değişikliği konusunda kadınların, sorularını sorabileceği bir platform oluşturulma fikri ve çabası için AK Parti Kadın Kolları’nda emeği geçen herkesi tebrik etmek gerekir.
“Soran kişi” konumundaki kadınlar, anayasa değişikliği ile ilgili sorularının cevaplarını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan aldı.
Toplantının akşam saatine denk gelmesi ve Bakan Soylu’nun toplantı sonrasında İstanbul’a gidecek olması yaklaşık 300 kadının katıldığı platformda soruların ve karşılıklı diyalogların süresini kısıtladı.
Ki yeri gelmişken belirtmekte fayda var; Bakan Süleyman Soylu tasvip etmediğimiz söylemleri olmasına rağmen son dönemde cesaretle terör örgütleriyle mücadele etmesini takdir ediyoruz.
Müthiş temposu, çalışkanlığı ve siyasi karizması da kendi kitlesi için önemli.
Süre kısıtlılığına rağmen kora kor bakanla tartışabilecek kadınlar, söz hakkı aldı ve başkanlık sistemi ile ilgili endişelerini ve düşüncelerini dile getirdiler.
Kamu yönetiminde okuyan bir üniversite öğrencisi yeni anayasadan sonra seçilmiş milletvekillerinin yetkilerinin kısıtlanacağına vurgu yaptı ve FETÖ bağlantılarının siyasi ayağının ne zaman ortaya çıkartılacağını sordu.
Bakan Soylu, milletvekillerinin yetkilerinde asla bir kısıtlamanın söz konusu olmayacağını söyledi. FETÖ ile ilgili ise, “Bizden öncekiler, bizden öncekilerden öncekiler bu FETÖ konusunda şöyle bir hata yapmış olabilirler; ayrımcı olmayacağız, insanlara temel hak ve hürriyetlerinden dolayı eşit davranacağız ya… Bu anlamda adamlar egemen olmuşlar, egemen olmaya çalışmışlar. Becerememişler. Hala Almanya sahip çıkıyor. Hala Amerika, Avrupa sahip çıkıyor. Neticede devlet yönetiminin bir eksikliği oldu diyelim. Siyaset “TSK’ya şu öğrenciyi al” mı dedi. Nasıl ele geçirdiler? Nasıl öğrencileri FETÖ’cü olarak yerleştirdiler? FETÖ, Türkiye coğrafyasına dış unsurlar tarafından sızdırılmış ve bu devleti kendi elleriyle yönetmeye çalışan ve siyaseti de diğer mekanizmaları da bir şekilde sıkıştırıp, darbeler sayesinde atanmışlar tarafından kullanılan organizasyondur” dedi.
İkna olanlar oldu, olmayanlar oldu.
Çanak sorular da geldi.
Yani “Sen ne söylersen söyle bakanım biz seni alkışlarız” diyenlerin sayısı fazlaydı.
“Madem farklı düşüncelerin önünde bir set yok ve demokratik bir ortam sağlanmaya çalışılmış” düşüncesiyle Bakan Soylu’ya eleştirilerimizi yöneltelim istedik.
Türkiye’de yaşam tarzlarına müdahale olmadığından bahseden Bakan Soylu’ya bu düşüncesine katılmadığımızı, yaşam tarzlarına ve farklı düşüncelere karşı bir ötekileştirmenin söz konusunu olduğunu söyledik.
Ayrıca Türkiye'nin darbelerden çok çektiğini ve bunun için yeni anayasa değişikliğine "EVET" denilmesi gerektiğini anlatan Bakan Soylu'ya yeni anayasadaki hangi maddenin darbelerin önünde bir kalkan olabileceğini sorduk.
Gazetecilere yapılan baskıların da bir "müdahale" olduğunu söyledik.
Bakan Soylu, devlet politikalarının hiçbir şekilde yaşam tarzına ve fikir özgürlüğüne müdahale etmediğini savundu.
Gazeteciler arasında "yalan ve yanlış" yazanlara karşı bir müdahale olduğunu söyledi.
Darbe sorumuza ise "18 madde de darbenin önünde bir engeldir" şeklinde cevap verdi.
Yani ne Sayın Bakan bizi ikna edebildi, ne de biz bakanımızı ikna edebildik.
Netice de fikir tartışması yapabilecek bir ortamın olduğuna şükretmekten başka bir çaremiz kalmadı.
Ne diyelim; Allah bugünlerimizi aratmasın.