AK Parti Trabzon teşkilatları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılamak için muazzam paralar harcadı. Pankartlar, flamalar, karayollarına adım başı Erdoğan posterleri, gazete reklamları, billboardlar…
İşçisine, memuruna miting alanına gelmesi için haftalar önceden mesaj yağdırdılar.
Dört bir koldan mesaj atanlar sadece parti kademelerinde çalışan siyasiler değildi, belediye başkanları ve il müdürleri de (devlet memurları) kendi iş guruplarını mitinge davet ettiler…
Büyük çaba, büyük efor sarfedildi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönlünü yapabilmek için…
Nitekim Erdoğan, Trabzon’daki kalabalıktan memnun olduğunu ifade etti ama siyaseten ama gerçekten bilemiyoruz… Genel başkanı olduğu partisinin teşkilatlarının bu çabasına teşekkür etti.
Fakat Erdoğan’ın Trabzon temaslarından sonra ne söylemleri konuşuldu, ne vaatleri konuşuldu, ne de Erdoğan seferberliği…
Bir çuval incir, mikrofon uzatılan küçük çocuğun hakaretinin ardından berbat oldu.
Trabzon, ülke gündemine ayyuka çıkan büyük bir sorunla oturdu.
“Ortada incir var mıydı?” diye de sorarsak, cevap; “kalabalık seferberliği” olabilir…
Trabzon’un sorunlarına çözüm olacak bir tek projeden, bir tek yatırımdan bahsedilmediği için küçük çocuğun ifadeleri her hangi bir gündemi gölgelemedi…
Mitingden elle tutulur başka bir gündem çıkmadığı için tek konuşulan konu çocuğun söylemleri oldu.
OLAYIN EN ACI TARAFI…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi gücünü görmekten müthiş derecede haz aldığını büyük seferberlikten anlayabiliyoruz. Erdoğan’ın bu karakteristik özelliği ülkede yıllar içinde tepeden tırnağa itaat zincirini yarattı.
İtaat et, hayatını yaşa, itaat et sıkıntı yaşama, itaat et amacına ulaş…
Güçlünün yanında dur ki istediğine ulaş…
Yıllardır böyle yönetilmiyor muyuz?
Bu saadet zincirlemesi ülkeyi o kadar sarmış ki, küçük çocuğu babasını hapisten çıkarmanın tek yolunun bu olacağına inandırmış.
Erdoğan’ı öv, rakibini karala ki iktidarın gücünden faydalanabilesin…
Küçücük çocuk bile eline verilen küçük oyuncak arabayla zafere giden yolun bu olduğuna inanmış…
Küçük çocuğun babasını hapishaneden çıkartmanın yolu olarak tercih ettiği yöntem,
Erdoğan'ın Trabzon’a geleceği zaman gösterilen memnuniyet seferberliğinin bir sonucu değil mi?
Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı bunu seviyor, bunu istiyor…
Bir çocuğun bile kendisine “Adam”, Kılıçdaroğlu’na “hain” demesi hoşuna gitmese çocuğa “Al mikrofona konuş” der mi?
Etrafındakiler de bu ifadelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hoşuna gideceğini biliyor ve onlarda Erdoğan mutlu olduğu için seviniyor.
İşte bu “İtaat et, hayatını yaşa, itaat et sorunları çöz” siyasetinin sonucunda geldiğimiz nokta bu…
Burada ki en masum kişi elbette çocuk, o çocuğu kin ve nefrete teşvik eden,
itaatle iş hallettirme çabasına sokan herkesin vicdanında kendisini yargılayıp cezasını vermesi gerekir kanaatindeyiz…
AİLELERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR
Siyaset her yerde…
TRT çocuk kanalındaki bütün programlarda, ders kitaplarında dahi siyaset var.
Ki artık her çocuğun elinde telefon var, sosyal medyanın direk içindeler…
Çocukları bu ülkede siyasetten uzak tutmak mümkün değil ama daha az yara almalarını sağlamak mümkün olabilir.
Çocukları hedef alan algı yönetimlerine karşı ailelerin farkındalığının olması lazım.
Bu da ne kadar mümkün bilemiyorum.
Çocuğun çocukluğunu yaşaması gerektiğini ailenin bilmesi lazım…
Çocuğun yanında siyasi tartışmalara girilmemesi gerektiğini, siyasi liderlere ilgili benzetmede, ithamda, hakaret bulunmamak gerektiği ailenin bilmesi lazım…
Çocuğun siyasi zemindeki sorularına keskin cevaplar vermekten kaçınması lazım.
İstediği bir oyuncağı ya da her hangi bir şeyi alamamasının sebebini ekonomik krize bağlamaması lazım…
Çocuklara; güçlünün yanında değil, haklının yanında olmak gerektiğini, çalışarak kazanmak gerektiğini, kolay görülen yöntemlerin kısa süreli mutluluk sağlayacağını öğretmesi gerekir…
Bu konu pedagogların işi elbette onlara danışmak gerekir…
Hangi aile geçim sıkıntısından bu işlere kafa yorar, bunu da bilemiyorum.
Rehber öğretmenlerle konuşmak faydalı olabilir.
Çocukları siyasi mitinglere, etkinliklere getirmemek lazım.
Çocuk, mitinge gelen kadınların söylemlerinden etkilendiğini ifade ediyor.
Bahsettiği kadınların da çocukları vardır…
Annedirler muhtemelen…
Of… ne acı, ne acı… !
Muhakeme yeteneği ne kadar gelişebilecek bu çocukların, nasıl sağlıklı karar verecekler?
Üzülmemek elde değil…
“HER ŞERDE BİR HAYIR VARDIR”
Bu olayın gündem olması itaat siyasetinin toplumu ne hale getirdiğinin fotoğrafını çekti.
Bu fotoğrafa herkes bakmalı…
Kendini fotoğrafın neresinde gördüğünü bir düşünmeli…
İtaatle gelen saadet zincirinin nasıl bir nesil yarattığını görmeli…
Eseriyle övüneceğine ya da dövüneceğine karar vermeli…
Belki de istedikleri tam olarak bu, bilemiyoruz.
Böyle olmadığını düşünmekten başka çaremiz var mı?