Ankara Barosu ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş arasında yaşanan “hutbe” tartışmasının ardından iktidar kanadı, Avukatlık Kanunu’nda ve baroların seçim sisteminde değişiklik yapmak için düğmeye bastı.
Aslında geçmişte tasarlanan bu değişiklik taslağı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısıyla, AK Parti ve MHP'nin çalışmasıyla raftan indirildi.
Tek tek, en basit dilde aslında ne yapılmaya çalışıldığının Türkçesini anlamaya çalışalım.
Baro, Tabip Odaları, Türk Mimar ve Mühendis Odaları, Türkiye'nin demokratik yapısını açısından büyük önem arzediyor.
Sivil toplum örgütlenmeleri, vatandaşın yani senin-benim haklarımın korunması açısından, doğrudan hükümet kararlarını etkileyecek yapıya sahipler.
Bu yapılar zaten son yıllarda o kadar pasifize edilmeye çalışıldı ki neredeyse; " Adın ne Reşit,sen söyle sen işit" konumuna düşürüldüler.
Bu söylediğim, kamu adına sorgu görevi yapan medya için de geçerli.
Dolayısıyla Türkiye, gelinen noktada demokratikliği son derece tartışılır, yasakçı, kutuplaşmanın keskinleştiği bir ülke haline geldi, getirildi.
Baroların seçim sistemindeki değişiklik ve Avukatlık Kanunu'nda yapılmak istenen değişiklik de maalesef kutuplaşmayı arttıracak, bütün bir yapıyı parçalara ayıracak bir değişiklik.
Çağdaş devletlerde yasama organı, yürütme organı ve kamusal yargı, bağımsız medya vardır.
Yargı mekanizmasının da üç sac ayağı var; iddia makamı , savunma makamı ve karar organı.
Siyasal iktidar, yargının iddia ve karar mekanizmaları üzerinde çok ciddi bir tahakküm kurdu kendi yörüngesine aldı.
Geriye ne kaldı SAVUNMA...
Savunmayı kim yapıyor; avukatlar ve örgütlendikleri Barolar...
Şimdi bu çoklu baro, nispi seçim sistemi ile "Savunmayı" da kendi yörüngeleri altına almak istiyorlar.
Bunları ben söylemiyorum.
Baro başkanları söylüyor.
54 ilin baro başkanı "SAVUNMA SUSTURULAMAZ" diyerek, dağ, taş demeden, yağmur, rüzgar, güneş demeden Ankara'ya yürüyor.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Fevzioğlu, baro başkanlarının yürüyüşlerini desteklemiyor ve yapılan değişikliklerin demokratikleşme adına yapılan bir çalışma olduğunu iddia ediyor.
Hiç bir baro yönetimine, başkanına, avukatına danışılmadan dayatılan bir değişiklik ne kadar demokratik olabilir?
NİSPİ SEÇİM NEDİR?
Nispi temsil veya oransal temsil sistemi, çoğunluk partisi dışındaki partilerin de kuvvetleri oranında üye seçmelerini sağlayan seçim biçimi.
Yani Trabzon'u örnek verirsek...
Mevcut Baro Başkanı Sibel Suiçmez, tek aday olarak seçime girmeseydi, karşısında rakibi olsaydı, rakibinin aldığı oy oranı kadar Baro yönetiminde yer alması söz konusu olacaktı.
Demokratik gibi görünen bu seçim sistemi, hiç bir noktasında demokrasinin olmadığı bir sistemin içinde ancak kutuplaşma yaratır.
ÇOKLU BARO NEDİR?
Barolar, merkezde tek bir Barolar Birliği tarafından yönetilirken, illerde çoklu barolar kurulabilecek. Üye sayısı beş bini aşan illerde iki bin üye ile yeni bir Baro kurulabilecek. Örneğin İstanbul’da ilave olarak 5-6 baro daha kurulabilecek.
İşini, gücünü bırakıp, şu pandemi günlerinde Ankara yollarına düşen Baro Başkanları çoklu baro sisteminin temsil ve adalet açısından çok ciddi sıkıntı yaratacağını düşünüyor.
Şöyle;
Nasıl ki Trabzon'da bir tane Trabzon Valiliği var, bir tane Cumhuriyet Başsavcısı var, Barolar da bölünemez ve kutuplaştırılamaz ve bu çok tehlikelidir.
Tehlike nedir; avukatlar, etkin kökenlerine göre, siyasal düşüncelerine göre, tarikat ve cemaatlerine göre örgütlenebilir ve bunu yargı üzerinde bir baskı ve tahakküm aracı olarak kullanabilir, kullanılmaya açık hale gelir.
Vatandaş da bağımsız bir avukata ulaşmak da zorlanacak.
Siyaset virüsünün yargıya bulaşmaması için ülkelerin yargılarını koruma altına alması gerektiği noktada, biz yargıyı tamamen siyasetin eline bırakıyoruz.
Ayrıca avukatlar da nerede kolay ruhsat alabiliyorlarsa o baroya gidecek. Bu da, eğitimin ciddiyeti ve kalitesini etkileyecek.
***
Türkiye, iktidarın bu gereksiz müdahalelileriyle hiç de ihtiyacı doğrultusunda bir gündeme sahip olmamayla cezalandırılırken, haber bültenlerinin de Baro Başkanlarının yürüyüşlerine kayıtsız kalması gerçekten çok can sıkıcı...
Sanki Türkiye'de yürümüyorlarmış gibi.
Hiç bir önemi yokmuş gibi bir görüntü yaratılma başarısı(!)na imza atılıyor.
Türkiye halen "demokratik" diyorsak şuan bu direnci gösteren, bağımsızlık için yürüyen, adalet dağıtan insanlara borçluyuz.
Trabzon'dan yola çıkan Trabzon Baro Başkanı Sibel Suiçmez'in sosyal medya adresinden süreci takip edebilirsiniz...
Suiçmez sözünü yerine getirdi, 61 km (temsili) yürüdü ve Ankara'ya gitti.
Adalet herkese bir gün lazım olacak....