Ne kokusunu rüzgara veren çiçek özünden bir şey kaybeder ne de o kokuyu başkalarına götüren rüzgar...
Filozof Davudof
Güncelden ve siyasetten kaçınca anlatacak bir şeyin kalmadığı bir ülkede yaşıyoruz. İlle de anlatacaksa insan, yaşadıklarına başvurmak zorunda kalıyor. Yani ben öyle yapıyorum en azından. Aslında sadece Ataol Behramoğlu’nun YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR isimli şiirini kopyalayıp yapıştırmak fazlasıyla yeterli olacaktı ama hiç şiir okuyasım yoktu bu sabah...
Başlığa dönelim o zaman. Hayat gizemli bir yolculuktur. Mutluluk da Konfüçyüs’ün dediği gibi bir varış değil bir yolculuktur. Bu yolculuğun güzelliği de manzara hariç yol arkadaşlarınızın güzelliği kadardır. Manzara da sadece aşktır. Ancak yol arkadaşlarınızın bazıları yolda kalarak bazıları da yoldan ayrılarak bu güzelliğe çirkin izler çizeceklerdir yolculuk boyunca. Bazen sık sık olacaktır bu çizgiler. Bırakın gelebildikleri yere kadar eşlik etsinler hayatınıza o insanlar. Siz onların bıraktığı boşluğu yeni yol arkadaşlarıyla doldurmağa çalışın; yani o çizgileri sollama çizgisi olarak katın hayatınıza. Sonra onlar da gideceklerdir ve siz yine yeni yol arkadaşlarınızla devam edeceksiniz gizemli yolculuğunuza...
Gidenler çoğu zaman yalnız gitmeyeceklerdir ama, buna da hazırlıklı olun. Her giden sizden de bir şeyler alıp götürecektir. Ve yolculuk bu şekilde devam edecektir son durağa kadar...
Bazen öyle müthiş insanlar da eşlik edecektir ki bu gizemli yolculuğunuza gidişleri sadece bir boşluk bırakmayacaktır hayatınızda, yokluk da bırakacaktır. Ve onların bıraktığı yokluğu siz hiç bir şeyle dolduramayacaksınız. Hayatın bir insana sunabileceği en güzel armağanın büyüklüğü de bu insanların sayısıyla orantılıdır. Hayatınızı böyle insanlarla doldurmağa çalışın, yolculuğa onlarla çıkın ve gitmelerine asla izin vermeyin. Tutamazsanız da siz gidin onların arkalarından son durağa kadar. Yani onlar dünyadan gidene kadar. Ya da siz. Hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz, zaten hiçbir şey de vermeyeceksiniz çoğu zaman...
19. yüzyılın büyük Rus yazarlarından Turgenyev soğuk bir akşamüstü evine doğru giderken yolda bir dilenci ile karşılaşır. Bütün ceplerini arayan Turgenyev ceplerinde 1 kapik bile bulamaz. Bunun üzerine kendisine uzatılan soğuk elleri avuçlarına alıp ısıtarak “kusura bakma kardeşim, sana verebilecek hiçbir şeyim yok” der. Dilenci minnettar bir tavırla “verdiniz ya efendim, bana kardeşim dediniz” diyerek teşekkür eder...
Yani demem o ki; her zaman insanlara verebileceğiniz bir şeyleriniz vardır. Üstelik hiç bir şeyiniz eksilmeden, özünüzden hiç bir şey kaybetmeden...
Gelecek kuşaklara verebileceğiniz en yüce şey de onların hayallerini çalmamaktır. Bir sürü şeyi yok ederek onlara gökdelenler, yollar köprüler, havaalanları bırakmak onların sizlerden beklediği şeylerin arasında yoktur...
Bazen sonucu okuyucuya bırakmak güzeldir...