Her kim ki bilim ve sanata sahiptir dini de vardır, ama kim ki bunların hiç birine sahip değildir bırakın dini olsun... Goethe
Normal insan zekası, hata dahiler ve hatta hatta Einstein bile benim inandığım Tanrı hakkında konuşamamalı. Ben hiç konuşamıyorum zaten.
Benim burada sözünü edeceğim Tanrı peygamberlerin ve din adamlarının insanlara anlattığı Tanrı’dan başkası değildir...
İnsanların büyük bir çoğunluğu nerede olduğu bilinmeyen bir cennet uğruna asıl yaşamlarını cehenneme çevirirken diğerleri de bu büyük çoğunluğu kullanarak cennetlerini bu dünyada inşaa ediyorlar. Tanrıyı insanlara anlatan o din adamlarından başkası değildir bu diğerleri. Bir de o din adamlarını kullanan siyasetçi diğerleri vardır ama sayıları çok fazla değildir onların. Mesela bizim ülkemizde her dönem sadece bir aile ve çok yakın çevresidir. Çocukları, damatları dünürleri ve bir numaralı yalakaları...
Öyle bir şeye ihtimal vermiyorum ama velev ki o din adamlarının anlattığı gibi olsun her şey. Yani Tanrı bizi adam yerine koysun, karşısına alsın ve sohbet etsin. Sorsun, sorgulasın, yargılasın. Ben sana can verdim, seni dünyaya gönderdim, sana yaşadığın kadar ömür verdim, sen ne yaptın..? Kaç kere Mekke’ye gittin, kaç ay aç durdun, kaç kere yattın kalktın..? Hangi kiliseye bağlıydın..? İnsanlık için ne yaptın..? gibi sorularla yapar bu sorgulamayı herhalde...
Gelin o konuşmayı hayal edelim şimdiden. Ama Tanrı din adamlarının anlattığı Tanrı değil de benim hayal ettiğim Tanrı gibi olsun..:
Ben son sorusundan korkuyorum sadece. Diğerlerini zaten affedeceğini taa en baştan söylemişmiş..!
Evet, başlıyoruz. “İnsanlık için ne yaptın” sorusuna “anlatmağa çalıştım Sayın Tanrı” diye yanıt vereceğim. “Ne anlatttın” diyerek devam edecek sorguya...
- Peygamberleri ve dinleri senin göndermediğini anlatmağa çalıştım onlara ama dinletemedim Sayın Tanrı...
- Niye dinlemediler sence..?
- Çünkü kahramanları çok sevdi senin aciz kulların. Kendilerine bir türlü inanmadılar ve hep inanacak başka birilerini aradılar. Belki de burada sana “bize öyle söyledi senin gönderdiğin peygamberler” demek için. Bir de; hikaye dinlemeyi de çok sevdiler. Biri gemisiyle dağları dolaşmış, biri asasıyla Kızıldeniz’i ikiye yarmış ki binlerce yıl bitmedi o hikayeler...
- Daha, başka ne anlattın?
- Koca evreni “ol” diyerek yarattığını anlattım da insanı nasıl yarattığını anlatamadım Sayın Tanrı. Mesela Havva’yı niye Adem’in sol kaburgasından yarattın? Çamurun mu tükendi, yoksa “ol” dedin de olmadı mı..?
- Sus zındık..’ Adam yerine koyduk oturttuk karşımıza kalkmış soru soruyorsun bana. Burada soruları ben sorarım. Ben kimseyle size haber maber yollamadım, Kim uydurdu o yalanları? O kadar evreni kusursuzca yaratan ben direk size söyleyemez miydim her şeyi, niye aracı kullanayım ki? Hem Kanada’ya, Norveç’e, İsveç’e, Finlandiya’ya, Japonya’ya hiç peygamber göndermedim dünyanın en huzurlu, en mutlu, en zengin ülkeleri oldular; Ortadoğu’ya 124 bin tane gönderdim de dünyanın bataklığı olmasından kurtaramadım hemi..? Size akıl verdim, bu kadar basit bir şeyi niye anlayamadınız..?
- İşte onu anlatamadım Yüce Tanrı. Affet..!
- Tamam, insan olmayı tam olarak başaramamışsın ama çok uğraşmışsın. Seni de cennete koymazsam bomboş kalacak cennet. Geç, hurilerden dilediğin kadar seç al ve cennete gir. İşimi bitirip gelene kadar bekle beni. Özel köşkümde ağırlayacağım seni...
Tanrıya itiraz edilmez, dediğini yapıp cennette keyif süreceğim. Çünkü ben bilime ve sanata inanıyorum. Gelin çok geç kalmadan siz de hurafelerden kurtulun bilime ve sanata inanın ki cennette görüşebilelim. En azından sevdiklerim,siz. Siz olmazsanız orası cennet olmaz ki...