Sağlıklı toplumlar sağlıklı bireylerden oluşur...
Sigmund Freud
Geçen hafta hayatımın son çeyrek yüzyılının içinde bir şekilde biraz yer etmiş olan bir abimle karşılaştım, 5 yıl 5 ay sonra. Saygıyla selamlayıp elimi uzattım. Yüzüme öyle bir baktı ki; “kimsin lan sen, tanımıyorum seni” yazıyordu çattığı kaşlarının üstünde. Bu yazıyı okuyarak da ifade etti, “lan”’’sız. Sitemli bir espri zannettim önce -ki ona hakkı vardı- ve anlatmak için “abi” diye başlarken sözümü kesti. “Türk soluna vurduğun darbeyi unutmayacağız” dedi. Resmen ve şerren şok oldum. Bir an beni Doğu Perinçek zannetti herhalde diye düşündüm, ama hiç de benzemiyorduk ki. Neyse konuşamadım ve yoluma gittim. Şoku atlatmam uzun sürmedi ama. Çünkü benim ülkem faili meçhuller ve yargısız infazlar ülkesiydi. Bakın insanın değerli olduğu toplumlarda bir insanı anlamak için neler yapılıyordu..? Asıl konum da bu zaten..:
Amerika’da 15 yaşındaki bir çocuk marketten ekmek çalmak zorunda kalır. Kültürlerinde hırsızlık çok yer etmediği için beceremez. Çünkü onlar sadece dünyayı soymayı öğrenmişlerdir. Kaçmağa çalışırken ekmek rafını da kırar ve sonuçta yakalanarak polise teslim edilir. Bizdeki gibi polise ve adalete bakan adamlar hemen hırsız-terörist-hain sıfatı koymazlar çocuğun adının önüne. Polis soruşturmasını tamamlayarak hakim karşısına çıkartır çocuğu. Hakim şaşırır. Bir çocuk niye ekmek çalar diye önce kendine sorar, sonra da çocuğa..:
Hakim: Neden çaldın?
Çocuk: Ekmeğe ihtiyacım vardı.
Hakim: Çalmak yerine ekmek alamadınız mı?
Çocuk: Satın alacak param yoktu.
Hakim: Ailenden para isteyebilirdin.
Çocuk: Evde sadece annem var. Annem hasta ve işsiz. Sırf bunun için biraz ekmek ve peynir çaldım.
Hakim: Sen küçüksün, normalde işin de yok.
Çocuk: Yıkama yerinde çalışıyordum. Bir hafta önce anneme hizmet etmek için izin aldım ve bu yüzden kovuldum.
Hakim: Yardım isteyecek yeriniz, kimseniz yok muydu?
Çocuk: Her gün evden çıktığımda herhangi bir iş icin eleman arayan en az elli adresle iletişime geçiyorum ama başarısız. Sonunda hırsızlık yapmağa karar verdim.
Cocuğun ifadesinin ardından hakim kararını açıklamak için bir yerlerden talimat beklemez bizim ülkemizdeki gibi. Çünkü hakimdir o, adildir. Kararı da hakem kararı gibi kesindir. Vara mara gitmez. Vurur tokmağını kürsüye herkes ayağa kalkar..:
⁃ Çalmak, özellikle ekmek çalmak çok utanç verici bir suçtur. Ve işte hepimiz bu suçtan sorumluyuz. Bu odadaki herkes ve ben de bu suçtan sorumluyuz. O zaman tüm mahkeme katılımcıları 10 dolar ceza ödeyecek. Siz her biriniz 10 dolar gönderene kadar kimse mahkeme salonundan ayrılmayacak..!diye açıklar kararını...
Hakim de 10 dolar verdikten sonra aç çocuğu polise teslim eden markete de 1.000 dolar para cezası verir.
Kararı duyduktan sonra çocuk gözyaşlarını tutamaz ve gerekçeli kararı okuyan hakim karşısında heyecandan tir tir titrer. Hakim ise gözyaşlarını saklamağa çalışarak salonu terk eder. Hakimin gerekçeli kararı, yani son sözleri şunlardır..:
“Bir kişi ekmek çalarken yakalanıyorsa, o cemaatin, toplumun, devletin tüm insanları utanmalıdır...”
Gelin şimdi hep beraber bunu ülkemize uyarlamağa çalışalım. Ekmek almağa giden çocukların vurulduğu, ekmek çalan çocukların cezaevlerinde büyüdüğü bir ülkeyi soyanların devlet korumasıyla gezdiği o ülkeye uyarlayalım yani. Ya da siz uyarlayın ben utanayım. Çünkü ben o ülkede hiçbir şeyi düzeltememiş olmaktan çok utanıyorum. Her şeyi bozanlar ve bozguncuları destekleyenler hiç utanmıyorlar ama...
Ne yapsın Freud..!