Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Allah beterin beterinden saklasın derler, bir de düşünenleri, gelin şuna düşünenleri demeyelim, düşünmeye çabalayanları hep öldürmüşler...
Yaşar Kemal
Evimde vizontele yok. Kimin ne saçmaladığından haberim olmaz çoğu zaman. Eşden dosttan, asosyal medyadan falan duyarım ülkemdeki saçmalıkları. Kışı ana kucağında geçirmek için memlekete gitmişim. Sabah kahvaltılarıma eşlik ediyor annemin televizyonu. Dün sabah açtım “medya mahallesi” diye bir program var kanalın birinde. 5 erkek konuğundan daha çok konuşan ve hiç bir şey anlatmayan bir mahalle kocakarısı. Bereket tek konuğu vardı da adam bir şeyler anlatabildi.
Ben kendimce anlatayım dinlediklerimi..:
Her seçim öncesi ham petrol bulunan dağda, bu seçim çok zor geçeceği için olacak ki Allah tarafından işlenmiş petrol bulunmuş. “Traktörün deposuna koy git tarlada çalış” diye anlatmış soysuzun biri.
Öğlen saatlerinde fanatik bir MEHAPELİ akrabamla konuşurken ona anlattım bunu. “Gördüm televizyonda, gerçekten ham petrol değil çok ince” dedi Allah’a inanır gibi inanarak.
Neyse, 4 saatlik gecikmeden sonra akşam uçağına bindim Kıbrıs’a gidiyorum. Az beklemişiz gibi yarım saatlik rötar da uçağın içinde bekliyordu. Yolcuların yarısı gazeteci ve horoncuydu. Hamsi festivaline gidiyorlardı. Festival kutlamalarına uçakta başladılar. Neyse ki uçuş başlayınca sustular ve sabah başlayan düşüncelerim eşlik ettti uçuşumuza...
Yurdum insanı niye körü körüne inanıyoru düşünürken çocukluğuma kadar gittim. Çocukluğumdan ilk hatırladığım şey Kıbrıs Barış Harekatı’ydı. Kuvvetli bir rüzgarda çatısı penceresi uçabilecek ahşap bir evde geçti çocukluğum. Akşamları annem ve ablamın kapı pencereleri iplerle bağlamaları geldi aklıma. Düşman köye kadar gelecekti ama eve giremeyecekti onlara göre. Kısa sürdü savaş. Sonrasında hep kahramanlık hikayeleri dinledik. Bir tank iman kuvvetiyle Beşparmak Dağlarına çıkmış ve savaştan sonra kimse onu oradan aşağı indiremiyormuş. Yıllarca orada durdu o tank. İlk Kıbrıs seyehatimde adamlık bende kalsın gidip indireyim o tankı dedim. Bize gelene kadar kahramanlık destanına dönen hikayenin aslını kocaman bir tabelaya yazıp tankın yanına sabitleştirmiş asker disipliniyle Genel Kurmay..:
Orman yolundan ilerlerleyen tankın Rumlar’ın döşediği mayını çiğnemesi sonucu sağ paleti kopmuş ve orada kalmış. Arkasından gelen tank yoldan aşağıya itmiş o tankı ve askerleri alarak gitmiş. Dini bütün muhterem vatansever ihtiyarlarımız bastonunu tankın paletine sokarak tankı durdurabildi 15 Temmuz’da ama 1974’te o teknolojiye sahip değilmişiz işte..!
Çocukluğuma kadar gitmişken orada tutamadım kendimi. Taa Nuh’un Gemisine kadar gittim...
Dünyanın başına gelen en büyük felaket Nuh Tufanı değildir, Nuhun Gemisidir. Bütün göksel dinler ve kutsal denen kitapları o gemide yazılmıştır...
İnsanları öyle saçma bir hikayeye inandırabilirseniz gerisi çok kolaydır, artık inandıramayacağınız başka hiçbir şey kalmamıştır...
Uzaya duble yol yapabilirsiniz mesela. İstediğiniz an petrol bulabilirsiniz. Çok acil gerekliyse ham petrol değil işlenmiş süper benzin bile bulursunuz. Her seçimden önce aynı denizde doğal gaz bulabilirsiniz. Bir kere bulunca ikinci kere niye bulamayasınız ki..? Üçüncü dördüncü beşinci...
Düşünmeyi öğrenirsek her şey çok güzel olacak...