HABERCUK ÖZEL Röportaj: Elvan Hayali DEMİRCİ Bu haftaki röportaj konuğum Sayın Ahmet Musaoğlu. Trabzon’da yazdığı kitaplarla ve tarihi itirazlarıyla tanınan bir insan Musaoğlu. Kendisiyle görüşmem, uzun zamandır dikkatimi çeken ‘’Tarihi yalanlar’’ başlığı adı altında öne sürdüğü iddialarla oldu. İddia diyoruz çünkü Musaoğlu , kendini kaynak gösteriyor araştırmalarına. Ve doğru okumakla alakalı olduğunu söylüyor kaynaklarının. Yazdığı kitapların Türkiye’de yapılan çalışmalar içerisinde ilk ve tek olduğunu söylüyor. Trabzon’da bir çok makamlara da yazılı beyanat verdiğini söyleyen Musaoğlu. özellikle Trabzon tarihinde bilinen yanlışların düzeltilmesine katkıda bulunduğunu ve düzeltilmesini talep ettiğini aktarıyor bizlere. Söz konusu olan ‘’Tarihi Yalanlar’’ın başını Ayasofya Camii’nin çektiğini ve konuyla ilgili kitabı bulunduğunu Trabzon Ortahisar Belediyesi Yayınlarından çıkardığını araştırmalarımızda görüyoruz. Konuyu tartışmaya açma amacında değil, doğruyu bulma niyetindeyiz. Gerekli mercilerin de bu iddiaların doğruluğu veya yanlışlığı hakkında Trabzon halkını bilinçlendirmesi temennisiyle, Musaoğlu ve iddia ettiği ‘’Tarihi Yalanlar’’ söyleşisini okurlarımızla paylaşıyoruz... Elvan Hayali Demirci : Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız bizlere ?
Ahmet Musaoğlu : Trabzon Ortahisar Mahallesinde doğdum. Liseyi Trabzon Lisesinde okuduktan sonra önce Erzurum Üniversitesi Ziraat Mühendisliğini iki ay okuduktan sonra Ktü Jeoloji Yüksek Mühendisliğine geçiş yaptım.1976 yılında mezun olarak, Ankara Mta Genel Müdürlüğü’nde memurluk hayatına başladım.Daha sonraları evlilik sebebiyle Trabzon’a döndükten sonra ilk kitabım Nuh Tufanını çıkarttım. Akabinde ‘’Uygarlık Tarihi’’ ile devamında toplam 9 yayınlanmış kitabım bulunuyor. Üniversite yıllarında ‘’Aslında teoriyi bilmeden pratik yapıldığını’’fark ederek teoriye yönelik çalışmalara önem verdim. (Sürekli bir bilgilenme içinde olduğunu ve kendini fark ettiğini söyleyen Musaoğlu araştırmalarını, kendini fark ettiği dönemden beri sürdürdüğünü ifade ediyor. Bilim yazarı olduğunu söyleyen Musaoğlu’nun savunduğu felsefenin; Bilimin Din, dinin İslam, İslamında bilim olduğu doğrultusunda) 2002 yılında memuriyet hayatından emekli olup ,çalışmalarıma aktif olarak devam ediyorum. Kısa adı İlesam olan ,Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Meslek Birliği Trabzon İl Temsilciliği görevini sürdürüyorum. AYASOFYA HIRİSTİYANLARDAN DEĞİL PAGANLARDAN KALMADIRGelelim Tarihi yalanlar ya da doğru bilinen yanlışlar diye adlandırdığınız konulara? Birçok gazete ve dergide yer alan ve ısrarla düzeltilmesini beklediğiniz iddialarınız var.Öncelikle belirtmem gerekirse; bir çok insan ve yayınevleri karşı çıktı çalışmalarıma hatta bazıları satış için almadı ama ben para kazanma amaçlı çalışmalar yapmadım. ‘’Deniz bilmezse, balık bilir, balık bilmezse halık bilir’’ felsefesiyle devam ediyorum çalışmalarıma. Bunu özellikle yazmanızı isterim Balığı parantez içine alıyorum ve (B) Alık bilmezse diyorum Halık bilir. Alıklara rağmen yazmayı sürdürüyorum.Evet araştırmalarım doğrultusunda ‘’Trabzon Ayasofya Tarihi ‘’ kitabımda detaylı bahsettiğim Ayasofya ve Trabzon tarihi kes kopyala yapıştır tarih bilgileriyle yanlış aktarılıyor. Ayasofya’nın Kommenos Krallığı tarafından kilise olarak inşa edilmesi tamamen bir yalandır. Kommenos İmparatorluğu yoktur. Böyle bir imparatorluk yaşamamıştır. YaşayanlarDoğu Romalılardır. Ayasofya için bulunan en eski belge Trabzon’da yaşamış seyyah Aşık Mehmet’in ifadesinden yola çıkarak binayı Hıristiyanların yaptığı söyleniyor. Oysa Aşık Mehmet’in yazdığı kitaptaki cümleyi okuduğumda aslında burada öyle denilmiyor. Ama bu cümle farklı okunmuş olsa gerek. Burada Aşık Mehmet’in Ayasofya için kullandığı cümlede "Hıristiyanların elinde bir kiliseydi" deniliyor ama ifadedeki Paganlardan kalma olduğu ifadesi bugüne değin okunmadı. Doğru okumayı ben yapınca Ayasofya’nın ilk kurucusunun paganlar olduğunu tespit etmiş oluyoruz. Sıralamayla gidersem Ayasofya’yı Hıristiyanlar yapmadı, Manuel hiç yapmadı. Kommenos diye bir krallık hiç olmadı demiştik zaten. Kommenosun 20 Kralı yaşadığı söylenen şehirde bu kralların hiç birinin mezarına dahi rastlanmıyor. Ayasofya’nın duvarlarında bulunan tek başlı kartaldan yola çıkıldığı söyleniyor, Kommenosun simgesiymiş. Oysa o kartalın orjinali çift başlı kartaldır ve biri kırılmıştır. Çift başlı kartal başlı başına Selçuklu simgesidir.
ÇAN DEĞİL GÖZLEMEVİ İDİPeki Trabzon’da Kommenos imparatorluğu yok ise Fatih Sultan Mehmet kimden aldı Trabzon’u? Kimler vardı Trabzon’da?Merkezi İstanbul’da olan Doğu Roma İmparatorluğu vardı. Burası İmparatorluğa bağlı bir eyaletti ayrıca bir imparatorluk yoktu. Olmadığının bir belgesi ise Rum kelimesidir. Roma’dan kalmadır Rum. Fatih Sultan Mehmet, Doğu Romalılardan almıştır Trabzon’u. Gelelim Ayasofya'ya... O dönemlerde kullanılan gözlemevi olarak inşa edilen binanın yanında çan olarak nitelendirilen kulesi gözlem kulesidir. Bir dönemde fener olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla kilise, hiç camiye çevrilmedi. Zaten gözlemevi olan bina sonrasında mescit olarak ibadete açıldı. Çünkü fetihten sonra o mahallede cemaat oluştu. AYASOFYA KİLİSE İSE PAPAZ LİSTESİNİ AÇIKLASINLARİbadet usulünü öğrendiğimiz şekilde soruyorum; bize öğretilen herhangi bir resmin ya da figürün karşısında namaz kılınmanın doğru olmadığıdır. Buradan bakarsak Ayasofya nasıl camii olabiliyor o kadar resim, figür ve ikonlar varken içersinde?Her medeniyet fethettiği yerlerde kendi medeniyetini bütün binalara uygular ve uygulamıştır da. Öncelikle bahsi geçen figürlerin o dönemde var olduğunu bizlere ispat eden bir bulgu yok. Öte yandan 300 yıla yakın süre ibadet edilen bir yerde tabiî ki o figürlere bakarak ya da onların altında ibadet ettikleri söylenemez. Mutlaka İslam'a uygun hale getirilip ibadethane olarak kullanılmıştır. Bu varsayımlara göre ben de tarihe soruyorum, herkese soruyorum; orda ki freskler müzeye çevrildiği dönemdeki restorasyon çalışmaları sırasında mı yapıldı? Bu işlemelerin yaşları hesap edilmeli diye düşünüyorum. Ve devamında şunu da sorarım Rum patrikhanesine eğer burası kiliseyse o dönemin papaz listesini varsa açıklasınlar, çünkü tüm kilise tutanaklarında din görevlileri listesi vardır. Bu anlatılanlar tamamen misyonerlik senaryolarıdır.
BU KONUDA DA KANDIRILIYORUZO halde tabana inmek gerekirse , Ayasofya mimarisinin kapalı kollu haç mimarisi olduğuna ne diyorsunuz ki üstten binaya bakınca bunu çıplak gözle de görebiliyoruz?Yok değil … Bu konuda da kandırılıyoruz. Ayasofya’nın hemen önünde halen duran küçük bir temel var. O temel Ayasofya’nın ilk orijinal mimari yapısıdır. O temel Perslere aittir. Persler(Paganlar) Anadolu’da 300 yıl yaşamış ve hüküm sürmüş bir imparatorluk olmakla beraber, bahsi geçen kare haç mimarisinin ana sahibidir. Orijinal dediğimiz mimari yapının aynılarını Türkiye’nin bir çok yerinde rastlamamız mümkündür. O dönemde orijinali Paganlar tarafından yapılan mimari yapıya ilaveten Selçuklular tarafından bina eklenerek bu haline kavuştu. 3 ana kapıdan oluşan bina da kapılarda Selçukluların yaşam ağacı tasvirleri bulunur. İnkar edilecek yönleri olmayan tasvirlere Türkiye’nin başka yerlerinde farklı binalarda da rastlamanız mümkündür. TARİHÇİLER BENİ ÇÜRÜTEBİLİRDİ AMA...Aslında herkesin bildiği üzere yer bilimcisisiniz. Ama öte yandan tarihe tabiri caizse kafa tutuyorsunuz? Birisi çıkıp size demiyor mu siz neye göre bunları yazıp, çiziyorsun? Kaynak ne gösteriyorsunuz ?Çok güzel bir örnek vereyim size. Kaba bir tabirle anlatmak gerekirse işkembeden atmak terimi vardır bildiğimiz, eğer ben işkembeden atmış olsaydım, zaten yalanlanır ve yanlışlanırdım. Ayasofya tartışmaları olduğu sırada tarihçi olarak bilinen Veysel Usta'nın öne sürdüğü tezleri üzerine yanlışları iddia ve ispat etmiştim. İspat ettiği halde kendilerinden ve başka hiç kimseden itiraz ve aksini ispat edecek bir girişimde bulunulmadı. Bana göre hiç biri tarihçi değil, tarihçiyim derler ise komik olurlar. Tarihçiler, iddialarımı yanlış olsaydı çürütebilirlerdi. SÜMELA TARİHİ YALAN!
Ayasofya tarihini uzun uzadıya kitabınızda anlatmışsınız. Biz kısa kısa örnekler verdik sizin aktardıklarınızla. Sümela Manastırı için de tarihi yalanları olduğunu savunuyorsunuz. Bunlar nelerdir ?Sümela'nın tüm kayıtlarda tarihine bakıldığında söylenen şudur. Milattan sonra 4. yüzyıl gibi bir zamanda İsa’nın havarisi Lucas ,Meryem’in ikonunu yapıyor ve o Meryem uçarak buraya geliyor. İki papazda peşinden gelip kiliseyi yapıyorlar. Şu ifadeleri herhangi birine şu camii şu şekilde yapıldı diye anlatsa adama beyaz gömlek giydirilir en yakın akıl hastanesine gönderilir. Nitekim bu tarihsel olarak da yalan aklın mantığına da ihanettir. Milattan sonra 400'ü bırakın bu kış Sümela vadisinde bile yatabilen ve kışı geçirebilecek insan halen daha yoktur. İnsanların bir kış orda yaşadığını ve manastır kurduğunu söylemek kadar komik bir şey olamaz. Akıl dışı ve bilimdışıdır anlatılan. Bu yalanlar tüm kitaplardan da kaldırılmalıdır. Ve bunun gibi diğer görüşlerde tabiî ki. SÜMELA GEÇİCİ İSKAN YERİDİRSizin iddianıza göre Sümela nedir ve kimler yapmıştır ?Osmanlıların Salnameleri vardır 1869 çıkmaya başlamıştır ve Trabzon için her şey yazılmıştır bu salnamelere. O tarihe kadar her şeyi yazan Osmanlı’da Sümela isminde ya da o bölgede buna benzer hiç bir yapıdan bahsetmemiştir. Çünkü o tarihte orda öyle bir yapı yoktur. Olsaydı kayda geçerdi. Sümela ismi salnamelere 1888’de geçmiştir. 1869’dan 1888’e kadar Meryemana Manastırı ismi yer almıyor. Tirebolu’daki Meryem Ana ismi Trabzon’a taşınmış gibi görünüyor. Tarihte yapıldığı söylenen dönemlerle örtüşmez. O yıllara bakıldığında Osmanlı’ya saldırı dönemidir. 1850 yıllarında Maçka döneminde bir takım şapeller yapılmıştır misyonerliği yayma dönemi olarak diyebiliriz. Ama bugün ki yapı tamamen sonradan yapılan bir ihtişamlı bir yapıdır. 20.yüzyılın ilk yarısı sonrası yapılmıştır . O vadi o dönemde güneyden gelecek tehlikelere karşı Trabzon’la geçici haberleşme yeri olması daha muhtemeldir. İnsanlar yaylalara çıkarken bazı konaklama merkezleri yaparlar geçici kullanılan ve kuzey ve güneyle irtibatı sağlanan geçici konaklama yeri gibi düşünün. Kışın orada kimsenin kalabilmesi mümkün değildi zaten. Tarihte geçici iskan yerlerinden bahsedilir ve kaynaklar Sümela’nın da geçici iskan yeri olduğunu gösterir.BATININ BİZLERE EMPOZE ETTİĞİ TARİH... O halde neden bu tarihi yalanlar?4.ü Murat dizisinde bir anekdot vardır . Veziri 4.Murat’a Polonyalıların isteklerini sıralıyor. Sultan cevaben ‘’verin verin bugün borç alan yarın buyruk alır ‘’cevap tarihten geliyor bizler buyruk alıyoruz. Çünkü , batının bizlere empoze ettiği tarihi, onların istediği gibi aktarmazsanız, üniversitelerde bir yerlere gelemezsiniz, doçent olamazsınız, profesör olamazsınız vs vs olamazsınız. GİZLİ TAPINAK SÖZ KONUSU OLAMAZMeryemana Manastırı çok zor bir arazide inşa edilmiş . O halde neden o kadar zor bir yerde inşaa edildi gizli bir tapınak değildiyse?O vadi Güneydeki Bayburt dolayısıyla Erzurum’u içine alan haberleşme için olduğundan o dönem Zigana’yı geçmektense o vadi daha kolay bir merkezdir. Dünyada her şey aleni ve aşikar yaşanır. Ve gizli tapınak söz konusu olamaz. KAYNAKLARI YOKPeki "bizim diyen" Ortodokslara neden ispat edilemedi ,Sümela’nın onlara ait olmadığı?Çünkü ispat edecek kaynakları yok, sahte tarihi inandırırsanız insanlara inkar ya da ispat etmeniz zordur. TRABZON'U İLK KURANLAR HATİTLERDİRKonu konuyu açıyor bu anlattıklarınıza göre Trabzon’u kim kurdu size göre ? (İşin içinden çıkamadığımı da söyledim o sırada J)Evet kolay kolay çıkamazsınız bu durumda. Tarihte Hititler yok, dersem ne dersiniz ? İyice allak bullak gidiyoruz bakalım...Tarihte Hititler yoksa Hattiler var.Hitit ve Hattiler aynı kişiler. Hitit deyince tarihi daha beyazlaştıyoruz güya daha batılı modele sokuyoruz. Hattiler Uygarlığın tarihinin çıkış noktası ve bunun reddi için Hititler üretilmiş. ,Hattilerin İlk çıkış yerleri Mekke’dir . Mekke dünyanın ilk yerleşik şehridir. Milattan önce 3000'e kadar Anadolu'nun göbeğinde antik yerleşme kurdular. Oradan Kuzey'e doğru ilk Sinop’a sonra Trabzon’a sahilden gelemediler Kelkit, Bayburt üzerinden Trabzon’a gelip yerleştiler. Dolayısıyla Trabzon’u ilk kuran Hattilerdir. Hattilerden sonra ikinci kuruluşunu yapanlar Fenikelilerdir. Fenikeliler için her ne kadar kolonici denilse de onlar, yerleşkeci yani şehirler kuran insanlardır. Siz bunları neden anlatıyorsunuz kabul görülmeyeceğini bile bile?Ülkemiz insanı kandırılıyor. Batı üzerimizde senaryoyu yazmış, o senaryo üzerinden gidiyoruz ülke olarak. Anlatıyorum çünkü, insanlara doğruyu sunuyorum,tarihi gerçekler bilinsin. KÜLTÜRÜ ÖNEMSEYEN YOKNeden Kültür Bakanlığı'na bildirmiyorsunuz bu inandığınız gerçekleri?Bir kere Kültür ve Turizm yan yana olduğu yerde kültür olmaz. Turizm dediğiniz şeye şu sıralar inanç turizmi de eklenerek kültürü yok ettiler. Kültürü önemseyen yok benim gördüğüm kadarıyla. Teşekkür ediyorum zaman ayırıp, bildiklerinizi paylaştığınız içinBen teşekkür ederim nezaket gösterip dinlediğiniz için. Tüm Habercuk ekibine teşekkürlerimle saygılarımı sevgilerimi gönderiyorum. Bu röportaj çok uzun ve konudan konuya geçen bir röportajdı. Sadece Ayasofya için gitmiş olsam da görüşmeye Sümela ve akabinde Vazelon ,Kuştul manastırlarının da benzer hatalarla dolu olduğunu , Trabzon Müzesinde ‘’Hermes ‘’olarak gördüğümüz heykelin aslında denizi işaret eden Adrian heykeli olduğunu ve kendi tabiriyle Trabzon Tarihinin koca bir palavradan ibaret olduğunu söylüyor Musaoğlu Ve bu konuda her ilgiliyle görüşebileceğini, aksinin ispat edilmesini istiyo,r eğer yazdıkları doğru değilse. Ve belirtmek gerekirse ısrarla tek kaynağın kendi araştırmaları ve doğru okumak olduğunu söylüyor altını çize çize… Bir çok kitabında bahsettiği üzere Musaoğlu; detaylı anlatıyor kendi keşfettiği ve araştırdığı tarihi... Öte yandan ‘’Anormallik normal ,normallik anormal’’ diye gösterilen bir toplumda olduğumuzu, anlattıklarının ve çalışmalarının boş olmadığını buna rağmen şehrin tüm ilgililerini ve mimarlar odasını da dahil bilinen yanlışları düzeltmeye davet ediyor."Ya benim yazdıklarımın doğru olmadığını ispat etsinler ya da tarihi değiştirsinler" dercesine…Okurlarıma sadece kendisinden dinlediklerimi aktarırken, ahmet musaoğlu kitaplarına ve yayınlanmış gazete haberlerine vb gibi örneklerine göz attığımı da belirtmek isterim.Kitaplarının özellikle Ayasofya Tarihi kitabının ve bir kaçının Ortahisar Belediyesi Kültür Yayınlarınlarından çıktığını da dip not olarak eklemekte fayda var. Şehrin ilgili makamlarına yazılı beyanatları ve resmi verilen cevapları bulunuyor kendisinde. Ve elbette ben de bir Trabzonlu olarak iddialarını çürütecek ya da doğrulayacak insanları dinlemek isterim. Yoruma açık olmalıdır bu röportajım kanaatimce. Saygılarımla…



.jpg)
