Röportaj: Elif ÇAVUŞTürkiye, Mersin'de eve dönüş yolunda hunharca katledilen üniversite öğrencisi Özgecan'ın acısını yaşamaya devam ediyor. Özgecan cinayeti, Türkiye'de şiddetin ne boyutlara ulaştığının da bir göstergesi olarak adeta kırmızı alarm durumu yarattı. Ülkeyi ciddi bir sınava sokan bu cinayet sonrasında şiddetin önüne geçebilmek için asıl sorunu tespit edebilmek, sorunlu insanları tespit edebilmek, ceza yaptırımları, toplumsal hareketlerin kontrolü ve şiddetin haritası noktasında bir çok çalışma yapılması gerektiği de gün yüzüne çıktı. Umudumuz bu cinayetin toplumu bir değişime uğratması ve son cinayet olarak hafızalarda kalması ama ne yazık ki bu tür cinayetlere her gün bir yenisi ekleniyor. "Nereye gidiyoruz ve ne yapmalıyız" sorusunun derdinde olmalıyız. Şiddetle Mücadele Vakfı Hegem'in Genel Başkanı Adem Solak ile bu sorulara cevap aradık. Çok farklı yorumlar geldi ve ürküten istatistikler.... Türkiye günlerdir kan donduran bir cinayetle adeta travma yaşıyor. Özgecan cinayeti aslında ülkemizde şiddetin hangi boyuta geldiğinin de bir göstergesi. Öncelikle bu cinayet hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?Ben cinayetten çok, sonrasında medya üzerinden olan bitenlere şaşırdım. Büyük kanallarda büyük insanlar! büyük sözlerle! ortalığı kasıp kavuruyor.Shakespeare;"Bir devin ölmekten duyduğu acı, üstüne basıp öldürdüğümüz bir böcekten daha fazla değildir" der.Evet; fiil çok vahşi... Evet; ölen çok genç ve çok güzel bir kızdı. Evet; ölen, masum bir öğrenciydi...Ama, bir cinayet sadece bir cinayettir. Sürmene ilçesinde baba eşini ve 6 çocuğunu vahşice katletmedi mi? Ülkemizde benzer genç insanlar her gün bir tecavüze ya da bir cinayete kurban gitmiyor mu?2007 ve 2009 yıllarında Mersin ve Adana illeri çocuk ve genç mahkumların yer aldığı POZANTI Cezaevlerini,ekibimle incelemiş/araştırmış ilgili raporları devletin üst makamlarına vermiştim. O raporlarda bu ve daha fazlasına dair risk, tehdit bilgileri içeren veriler vardır.Ben burada, birinci soru bağlamında başka soru soruyorum; Kaç gündür TV'lerde konuşan bu ülkenin ileri gelenleri bu çeşit olayları önceden göremedi mi? gördüyse niye gerekli önlemler alınmadı ya da cinayetler işlenmeden duyarlılık gösterilemedi? Göremediyseler, neden gerekli bilimsel araştırmalar yapılmadı; teşhis konmadı?Ve tüm ülkemin ileri gelenleri (TV'lerde konuşanları; hanginizin hayatında şiddet yok ki? CİNAYETLERDE ÖLENLERİN YÜZDE SEKSENSEKİZİ ERKEKTürkiye’de kadına, çocuğa daha doğrusu savunmasız olan her ne varsa bunlara karşı yapılan saldırılar size göre neyin ürünüdür? Bir insanın bu denli vahşileşmesinin altında yatan sebepler neler olabilir?Savunabilene de şiddet var. Şiddet her yerde ve herkesin hayatında aslında. Cinayetlerde ölenlerin sadece %12'si kadınlar ve çocuklar. %88'i ise yetişkin erkekler. Şiddet meselesi, tek yanlı bakışlarla anlaşılamaz. Şiddete karşı olmak önemlidir; ama her tür şiddete karşı olma... Sebeplerin başında da öncesinde yaşanan şiddet gelir. Ailede, okulda, sokakta, resmi dairelerde yaşanan şiddet... Çocuklukta tacize, tecavüze uğramış olanlar ve travmatik diğer şiddeti yaşayanlar yetişkinliğinde radikal şiddete başvurur. KADINA ŞİDDETİN NEDENİ ÖNCE BAŞKA KADINLARDIRÖzellikle siyasilerin, din adamlarının, toplumda sözü geçen kişi veya kişilerin söylemleri toplumu nasıl etkilemektedir. Örneğin, “kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor, kadınların herkesin içinde kahkaha atamaması gerekir, kadınların hafifçe dövülerek korkutulabilir, kadınla erkek elele horon oynayamaz, kızlı-erkekli evlerde kalınmamalı, çalışan kadın fuhuşa hazırlık yapıyor, dekolte giyene tecavüz edilir, hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizlik sayılır. 6 yaşındaki çocukla evlenilir………..” Bu tür din üzerinden yapılan söylemlerin kadına şiddette etkisi var mıdır?Saydıklarınız ayrıntıdır. Kadına şiddetin nedeni öncelikle başka kadınlardır. Araştırmalar böyle gösteriyor. Çünkü o canileri de başka kadınlar yetiştirmiyor mu? Burada erkekleri koruyor/ayırıyor değilim; caniler uzaydan gelmedi. bizim içimizdeki anne babalar onları yetiştirdi. Onlar bizim eserimizdir. Böyle bakmazsak bir yere varamayız. Bugünkü manzara da ne yazık ki, herkesin diğerini suçlama yarışına girdiği başka bir şiddet arenasına çevirmiş durumda ülkeyi. Dünyadaki en zor şey, bir insanı öldürmektir. Bu ifadeyi yüzlerce katilin bizzat ağzından duydum. Buradan bakınca, tecavüz, cinayet büyük, korkutucu, vahşi şeylerdir. Konuşurken neyi konuştuğumuzu iyi bilmeliyiz. Şiddet konusunda değil bir kitap, belki tek bir makalesi olmayan bir çok kişi ahkam kesiyor ortalıkta. Şunu da sormak gerekir; bu ülkenin sosyologları yok mu? Varsa onlar nerede? AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI CEMAATİN ÇİFTLİĞİAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı başta olmak üzere iktidarın bu tür olaylar noktasında tedbirlerini, çalışmalarını yeterli buluyor musunuz? Yeterli değilse devlet eliyle neler yapılabilir?Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruluşundan bu yana 'Cemaatin Çiftliği' olarak yükselen taş bir bina. Ne yazık ki şiddet konusunda, suç konusunda, aileye destek konusunda hiçbir varlık gösteremedi. Bu bina halen en az %90 cemaatin işgali altındadır. Terör örgütleri, mafya, çeteler ve cemaat gibi hukuk dışı yapılanmalar zaten şiddet ortamını sever.Devlet önce, bir Temel Mağdur Kanunu çıkarmalı. Ama daha da önce devletin kadroları ajanlardan, hainlerden, asalaklardan temizlenmelidir. Bu ülkeyi. bu toplumu düşünen, seven ve o yolda gerçekten hizmet aşkı taşıyan insanlarla sorunlar çözümlenebilir.Devlet öncelikle sosyal, bilimsel araştırmalara yeterli kaynak ayırmalı, var olan kurumların yetersiz kaldığı ortada; o halde sisteme yeni aktörler katılmalı; bu da daha çok STK'lar yoluyla olmalı; yerel güçlendirilmelidir.Bu tür olaylar karşısında toplum olarak nasıl davranmalıyız? Neler yapmalıyız? Bu tür olayların olmaması için toplumun, toplumdaki herkesin ama daha çok yönetenlerin yapması gereken şeyler var. Öncelikle çok sayıda ve sürekli saha araştırmaları yapılmalı; bunun için devletin ilgili kurumları parayı esirgememeli. Teşhis doğru ortaya konduğunda ise, önleyici, koruyucu hizmetler ihtiyaç kadar yaygınlaştırılmalıdır. AFSIZ AĞIR CEZA İDAMDAN AĞIRDIRÖzgecan cinayeti karşısında verilen tepkilerde en çok dikkat çeken konu idamın geri getirilmesini talep etmek olmuştur. Sizce idam geri gelmeli midir? İdam cezası bu tür olayların azalmasında etkili bir yöntem olabilir mi? Cezaların yeterince caydırıcı olması ve etkili uygulanması elbette önemlidir. Ama bu işin en önemli yanı değildir kesinlikle. Duygu üzerinde tepkeler ortaya koymakla devlet işi görmek ayrı şeylerdir. "Afsız Ağır Ceza" idamdan ağırdır; yeter ki uygulansın....ŞİKAYET YOK TECAVÜZE DEVAMBu olaylar karşısında kadınların daha çok sesinin çıktığını, eylemler yaptığını söylememiz mümkün… Erkeklerin kendilerini zan altında bırakan bu tür olaylara karşı yeterince tepki göstermediğini söylemek doğru olur mu? Ortada bir insanlık suçu varken erkeklere bu noktada neler söylemek istersiniz?Şiddetin iktidarı, sağı-solu, cinsiyeti olmaz. Genel bir şiddet kültürü var ve buna karşı genel bir seferberlik olmalı. Koruyucu hukuk, önleyici rehberlik çalışmalarına ihtiyaç vardır. Kadın-Erkek ayırımından bakıldığı sürece bir yere varılamaz. HEGEM Vakfı Trabzon'da 24 kasım 2014 günü 104 bin kişiye ulaşılan büyük bir şiddet araştırma raporu paylaştı. O raporda, Türkiye'nin nasıl şiddet riski altında olduğu açık olarak ortadadır. Kadına yönelik şiddet nedeniyle hapse giren ve denetimli serbestlik ya da şartlı tahliye ile serbest kalan 55 erkekle yüz yüze görüşme yapılarak gerçekleştirilen araştırma sonucunda katılanlardan 33'ü geçmişte de kadınlara karşı taciz ve tecavüz dahil adalet sistemine yansımayan bazı şiddet eylemleri içinde bulunduklarını söylediler. Tecavüz ve tacize uğrayanlar söz konusu kişileri ifşa etmemişler. "Yeniden bir kadına şiddet uygular mısınız?" sorusuna ise 55 erkekten 20'si "olabilir" yanıtını verirken, 15'i "emin değilim" dedi. Sadece 20'si 'hayır' dedi.
Röportaj
Yayınlanma: 23 Şubat 2015 - 17:03
Özgecan cinayeti ile ilgili Trabzon'dan çok çarpıcı açıklamalar
Hayat Boyu Eğitim ve Gelişim Derneği (HEGEM) Başkanı Adem Solak, Özgecan cinayeti ile ilgili Kuzey Ekspres Gazetesi'ne çok çarpıcı açıklamalarda bulundu
Röportaj
23 Şubat 2015 - 17:03