RÖPORTAJ: Elif ÇAVUŞTürkiye'de kadına karşı şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında öncü isimlerin başında gelen ve örgüt çalışmalarının kahramanı olan Canan Güllü, İstanbul Sözleşmesi hükümlerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için büyük önem taşıdığını söyledi. Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği sıralamasında 140 ülke arasında 131. sırada yer alan Türkiye'nin bu sıralamasının ancak karar mekanizmalarında kadınların yer alması ile değişeceğini ifade eden Güllü, yerel seçimlerde kadın aday göstermeyen partilere oy vermeme kararı aldıklarını söyledi. İstanbul Sözleşmesi'nin açılımı nedir? İstanbul Sözleşmesi olarak anılan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme. Sözleşmeyi onaylayan ilk devlet olan Türkiye'dir. İstanbul Sözleşmesi kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için titizlikle hazırlanmış bir metin.Trabzon'da çalışmalar ve sonuçlar ne durumda? Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, son iki yıldır sahada yaptığı çalışmayla "toplumsal cinsiyet eşitliğinin" şiddeti önleme açısından çok önemli olduğunu verilerle ortaya koydu. Trabzon'da da kamusal alanda görev yapan kurum temsilcileri, Baro ve STÖ temsilcileri ile bir araya gelerek Avrupa Konseyi'nin İstanbul Sözleşmesi ile ilgili neler yaptığımızı ve yapmamız gerektiğini konuşuyoruz.Bu toplantılardan çıkan sonuçları İçişleri Bakanlığı'na sunuyoruz. Trabzon'dan gelen şikayetlerde kurduğumuz whatsapp grubuyla koordine oluyoruz. İlk toplantımızı Nevşehir'de yaptık, sonra Antalya'da toplandık, Alanya'da 3. koordinasyon toplantımızı yaptık. İçimizde savcılar var, hakimler var, jandarma var. Biz güçleniyoruz ve artık işin önleme ayağını oluşturuyoruz. Şimdiye kadar ülkemizde "cinayet işlendi, kaç yıl ceza alacak" gibi şiddetin sonuçlarına karşı ne yapacağımızı konuşurken şimdi önleme ayağına geldik. İstanbul Sözleşmesi'nin bu anlamda çok önemli. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri ile insan kaynağı kullanarak şiddeti önlemek amacıyla çalışıyoruz.,TRABZON'UN EN BÜYÜK ŞANSI BAROSU Bu arada şunun altını çizmek istiyorum. Trabzon'un en büyük şansı baro başkanının iki dönemdir kadın olması ve kadın hakkı savunucusu olması. Baro tüm komisyonları ile kadına karşı şiddetle mücadelesini sürdürüyor. Trabzon bu anlamda Türkiye'deki 6 kadın baro başkanından birisine sahip olması açısından çok şanslı bir il.Türkiye'de şiddete karşı çok koordineli çalışmalar yapılıyor ancak şiddet olaylarına baktığımız zaman kan dondurucu olaylarla karşılaşabiliyoruz. Hemen her gün bir şiddet vakası ile karşı karşıyayız. Ünlü isimlerin de şiddet mağduru olduğuna şahitlik ediyoruz...Son iki yıldır Akkor Oteller Grubu ile çalışıyoruz. 176 ülkedeler ve Türkiye'de 25 ilde otelleri var. Mağdur olan kadınlarla ilgili bir projeye davet ettik. "Mağdur olan kadınları işe alır mısınız?" dedik. 176 ülkede bu projemiz onaylandı. İstihdam edilen kadınlar ayakları üzerinde durduklarında şiddete karşı bir duruş sergilediler. İstihdamda eksik, kalkınmada yok olan kadınların güçlenmesi adına çok önemli bir çalışmaydı. İki hafta önce ünlü sanatçı Sıla, Ahmet Kural tarafından uygulanan şiddete maruz kaldı. Bu dayak atılma olayından hemen sonra bir banka dayak atan şahsın sözleşmesini feshetti. Askıya almadı, direk feshetti. Son 5 yıldır biz "İş dünyası şiddete karşı" çalışmasını yürüttük. 60'a yakın özel firma ile çalışma yaptık. Bu banka bu çalışmamız neticesinde böyle bir karar almıştır diye düşünüyorum. 2008-2018 yılları arasında 2400 kadının öldürüldüğü bir ülke Türkiye. Adalet Bakanlığı'nın Adli Tıp Kurumunun 2016 yılı rakamlarına göre de istismarın 3 katı arttığını beyan ettiği ülke Türkiye. Sıla'yı darp eden şahısla ilgili bankanın "masumiyet karinesi, kadın beyanı esastır" diyerek sözleşmeyi iptal etmeleri şiddet karşısındaki duruşlarını göstermiştir. Bu saatten sonra kadın bir sanatçının şiddette maruz kalabileceğini düşünebiliyor musunuz? Düşünemezsiniz.DİN VE KADIN KONUSUNUN SİYASETİN ANA MALZEMESİ YAPILMASININ BEDELİNİ ÖDÜYORUZHükümetin politikalarının şiddetin artması üzerinde etkileri nedir sizce? Bana göre bir politikasızlığı var. Ben bunu her yerde söylüyorum. Siyaset üstü olduğu için de çok rahat söylüyorum. Bu hükümet aslında benim uğruna zaman harcadığım İstanbul sözleşmesinin imzacısı. Yaman çelişki burada zaten. Dünyada bize onur kazandıran bu sözleşmeyi bu hükümet imzalamış ancak bu hükümetin bir kadın politikasızlığı var. Kadın üzerinden din ağırlıklı söylemlere verdiği izinlerin çok olumsuz etkisi var. Bu söylemlerin toplumsal karşılığı şiddet olarak dönüyor. Yine kadını değersizleştiren, ikinci sınıf kılan söylemlerdir bunlar. Resmi nikah olmadan imam nikahı kıyamazdınız. Anayasa mahkemesi bunu iptal etti. Yine bir çelişki var. Bu hükümet değil ama bundan önceki hükümetler Birleşmiş Milletlere imza vermişler ve 18 yaş altı bütün evliliklere karşı olduklarını beyan etmişler. "Bu bir istismardır" demişler. Şimdi herkes imam nikahı kıyarsa bunun cezai müeyyidesi yok. Bu nasıl bir çelişkidir? "Müftülerin nikah kıyması" kararı ile de medeni kanuna aykırı hareket edilmiştir. Yine bu ülkede istismar etmiş ya da tecavüz etmiş, erken yaşta kız çocuğunu evlendirmiş faillere kamu davası açmayı önleyen bir Adalet Bakanı gördük. Dolayısıyla benim burada hükümetten çok talebim var. Yanlışları çok fazla. Cumhurbaşkanının önüne konulan 100 günlük eylem planının içine nafakayı koydular. Nafaka çalıştayı yapıldı. Soruyoruz Adalet Bakanı'na "Neye dayanarak bu bir sorun oldu? Bir araştırma var mı? Kaç kişi nafaka alıyor?" Öylesi bir politikasızlık.Birileri "kadını" siyasetin içine katıyor ve buradan nemalanıyor. Din ve kadın konusunu siyasetin ana malzemesi yapılmasını bu dönemlerde gördük ve bu dönemlerin faturasını çok ağır ödüyoruz. Ama aklımız başımızda. Kadını kadına düşman eden, ayrımcılık politikalarını getirenlerin karşısındayız.TÜRK ERKEKLER SURİYELİLERİ İKİNCİ EŞ YAPIYORGerçekten nasıl soracağımı bilemediğim bir konu Suriyeliler konusu. Çünkü bir taraftan vicdanımızla baş başa bırakıldığımız bir taraftan da sosyal yapımızı çok ciddi tehdit eden bir konu. Burada da yine olan kadına oluyor. Sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Biz 2011 yılında Urfa'nın Viranşehir ilçesinde kadın intiharları ile ilgili bir rapor oluşturmuştuk ve o dönemin bakanı Fatma Şahin'e iletmiştik bu raporu. Neden olduğunun kanıtı da bölgeden Suriyeli kadınların 2. eş olarak alınması idi. Türkiye'de kadın intiharlarını arttırmıştır. Bu Viranşehir içindi belki de dar bir bölgeyi kapsıyordu o zaman. 2014 yılından sonra kapıların açılması ile mülteci sayıları arttı. Tam sayıyı bilmiyoruz. Bugün 5 milyon gibi büyük rakamlardan söz edilse de biz gerçek sayıyı bilmiyoruz. Hükümette bunun farkında. 2011-2014 yılları arasında kayıtsız giriş olmuştur. Kayıtsız girişleri de kamplarda muhafaza etmeyi beceremedik. Antep ve Kilis'teki çadır kentlerde fuhuşun olduğunu, kadınların pazarlandığını söyledik. İşin en kötü tarafı buydu. "Yok" dediler.O konuyla ilgilenirken Suriyeli kadınların bizim Türk erkeklere tekrar metropol kentlerde de ikinci eş olduklarını gördük. Asıl yaşı küçük kız çocuklarının pazarlandıklarını gördük. Anlattık bunları. İzmir, Şanlıurfa, Kilis ve Adıyaman'da neler oluyor, mülteciler neler yaşıyorlar, eğitime ulaşma durumları ne durumda diye bir projenin yürütülmesi için de bir araştırma yaptık. Araştırma sonuçlarını sizlerle paylaşacağız. Birleşmiş Milletler'in de Barolar Birliği ile yaptığı bir projenin danışmanlığını yaptık. Adli mercilere giden Suriyeli sayısı çok azdı. Yani şiddet gören, tecavüze uğrayan, istismar gören kadın şikayette bulunduğu zaman ülkesine geri gönderileceği korkusu yaşıyor. Acil yardım hattı işletiyoruz.MÜLTECİLİK EN ÇOK KADINLARI VURURTrabzon'da bu uygulama var mı? Şuandan itibaren Trabzon'a el attık. Bunu Baro ve Belediye ayağı ile hayata geçireceğiz. Bir çok Arapça broşür bastık, hatta acil yardıma Arapça bilen bir tercüman koyduk. 50 bin broşür dağıttık. Türkiye'de kadına karşı şiddet ve istismar kanayan yara ise mülteci konusunda kanayan bir yaradır. Bu anlamda iki toplumu birbirine düşürecek şekilde ötelemek yerine bunlara çözüm üretecek mecraları koymak zorundayız. Mültecilik en çok kadınları vurur ve bizim yarın bir mülteci konumuna düşmeyeceğimizin hiç bir garantisi yok. Bu anlamda demokratik yapımız içinde sıkıntı yaratan süreci iktidar sağladı, iktidarın bu konudaki plansızlığı sıkıntı yaratmıştır. Üç-dört nikahlı eş alma toplumu birbirine düşürdü. Bizim onlara karşı düşmanlık beslememiz için bu bir sebep değil. Burada bir politikasızlık ve kişisel ranta dönen bir siyasi düşünce var. Bizim toplum olarak bu mültecileri eğitime, Türk örf, adet ve geleneklerine entegre etmemiz lazım. Kadın politikalarının siyasete alet edilmemesini istiyoruz, din politikalarında kadını erkekten alt seviyeye düşürecek söylemlerden uzak durulmasını, rol modeli olan siyasilerin tavır ve tarzlarıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmasını istiyoruz. Önümüzde çok ciddi bir ekonomik kriz var, bu ekonomik krizin geri dönüşü daha çok kadınları etkileyecektir. Ağır şiddet tablolarının üstesinden ancak birlik olarak gelebiliriz.KADIN ADAY GÖSTERMEYEN HİÇ BİR PARTİYE OY VERMEYECEĞİZÖnümüzde yerel seçimler var. Siyasette kadının yerini nasıl buluyorsunuz? Kadın adaylara neler söylemek istersiniz? Siyasi partiler kadın kontenjanına önem veriyormuş gibi görünüyorlar.Fakat erkeklerin iki dudağı arasındaki söyleme esir kalan kadınlar istemiyoruz biz. Bu ülkede İstanbul'da bir hastanede 128 tane çocuğun istismar edildiği, erken yaşta evlendirildiğinde doğum yaptıklarına tanıklık etti. Vali görevden alınmadı. İçişleri Bakanlığı İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamadığı için görevden alınmadı. Bu konu ile ilgili hastane başhekimi görevden alınmadı. Ama en önemlisi bana sorduğunuz soruda karar mekanizmasında bulunan 79 tane kadın yan yana gelip diyemediler ki "O kız çocukları erken evlendirildi arkadaşlar, bizim siyasetimizin canı cehenneme gitsin, biz birlikte bunu engelleyelim" demediler. Bunu söylemedikleri müddetçe parlamentoda 550 kadın milletvekili olsa ne olur? Biz siyaset üstüyüz. Biz kadın aday göstermeyen hiç bir partiye oy vermeyeceğiz. Yerelde kadın aday göstermemişse oy vermeyeceğiz. Bizim Rize'nin Pazar ilçesinde desteklediğimiz bir kadın adayımız var. Sayın Şükran Üst. Partisinden destek görmeyen bir adaydı, biz destek verdik. Dünya ekonomik formu raporuna göre 2017'de toplumsal cinsiyet eşitsizliği bakımından 140 ülke arasında 131. sırada olan ülkemizin ancak bu seçimlerle yerelde temsil edildiğinde üst sıralara geçeceğini bilelim.
Röportaj
Yayınlanma: 26 Kasım 2018 - 10:30
Güncelleme: 26 Kasım 2018 - 10:51
Canan Güllü: Kadın Aday Göstermeyen Partiye Oy Yok
Trabzon Barosu işbirliği ile düzenlenen “Yeni ve güçlü bir enstrüman olarak İstanbul Sözleşmesi” çalışması için Trabzon'a gelen Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü burada Kuzey Ekspres'in sorularını yanıtladı.
Röportaj
26 Kasım 2018 - 10:30
Güncelleme: 26 Kasım 2018 - 10:51