HABERCUK HABER MERKEZİ Festivalleri düzenleyenler gerçek sanatçıları değil, siyasi sebeplerle mahalli zanattçıları festivallarde halkla buluşturuyor... İŞTE APOLAS LERMİ’NİN O AÇIKLAMASI Son zamanlarda çoğalan ‘Bu festivalde neden yoksunuz?’ sorularına cevap aramak amacıyla bu açıklamayı yapıyoruz.
Daha önce ‘şenlik’ olarak adlandırılan bu eğlencelerin neden ‘festival’e dönüştüğü, ne amaçla yapıldığı ve kime hizmet ettiği ayrı bir araştırma konusu. Ben bu konulardan ziyade şahsımla ilgili kısmına değineceğim.
Tonyalı olduğum için daha çok tonya Tereyağı ve Kültür-Sanat Festivali ile ilgili sorular alıyorum. Ancak trabzon ve Karadeniz’deki diğer festival sorumluları da bu açıklamadan kendilerine pay çıkarabilirler.
Kültür-Sanat konusunda Türkiye’de ve yurtdışında yaptığım çalışmalar ortadadır. Bu açıdan kendini ispatlamış bir müzisyen olarak memleketimin festivalinden resmi bir davet hiç almadım. Bu durum 1-2 örnek dışında diğer festivaller için de geçerlidir. Ben de sizler gibi bunun nedenini merak ettim ve yaşadıklarımdan öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istedim.
Memleketimle başlarsak; Tonya’nın ve dünyanın gündemi tereyağı değildir. Tereyağını önemseyenler gerçekten samimi olsaydı, ineklerin otladığı yerlere beton fabrikası yapmak istemezlerdi. Yaylalar çirkin yapılarla yaşanmaz hale getirilmezdi.
Tonya’yı ve dünyayı yönetenlerin niyeti sorgulanmalıdır.
Kültür-Sanat adını verdiğiniz bu festival Tonya kültürünün neresindedir? Tonya halkının konuştuğu antik dil olan Rumca’dan neden korkuyorsunuz? Madem durum böyle, festivalinizin adını Beton ve Kendi Kültüründen Utanma Festivali olarak değiştirin. Rumca konuşan köylere de oy istemeye gitmeyin.Maalesef bazı yöneticiler, siyasi müdahale ile sanatın gerçek tanımını bozmaktadır. Onlar ya da çalışma arkadaşları, vasıfsız yaklaşımları nedeniyle halk ile aramıza girmektedir.Siyasetçiler ve yöneticiler, seçimleri kazandıktan sonra kendilerine destek veren ya da vermeyen bütün vatandaşlara eşit hizmet etmek zorundadır. Bu onların dürüstlük sınavıdır. Çünkü aldıkları maaşı bütün vatandaşlara borçludurlar; sadece kendilerine oy verenlere değil.
Siyasi yandaşlık, ihale, torpil, feodalizm ve komisyonculuk ile şekillenen festivaller elbette masum değildir. Dedikleri gibi, gerçekten sanatçının siyaset yapmasından rahatsız olsalardı, kendi partileri için seçim şarkısı yapanları sürekli sizin karşısına çıkarmazlardı. Her organizasyonda aynı isimleri ısrarla size dayatmazlardı.Eğer kurdukları bu tuzağa düşüp yörenizden çıkan gerçek sanatçıları hedef alırsanız, kültürümüzü siyasi atama ile yer kapmış vasıfsız isimlere teslim edersiniz.Sosyal, ekonomik ve kültürel değerlerinizi yönetme yetkisini böyle vasıfsız yöneticilere verdiğiniz müddetçe bu durum değişmeyecektir. Bazı insanlar ‘şarkıların çok güzel ama siyaset karıştırmandan rahatsızız’ diyorlar. Ben hiçbir siyasi parti için şarkı yapmadım. Ancak gerçek sanatçılar dünyada olup bitenler hakkında üretim yaparlar.
Eğer yaşadığınız ülkede insanlar ölüyorsa; ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanıyorsa; kültürler, diller ve doğa yok oluyorsa, siyasi cümleler kurmaya hakkınız vardır. Çünkü bu gelişmeler siyasetçilerin sorumlu olduğu konulardır. Oy verdiğimiz ya da vermediğimiz insanların çalışma şeklini değerlendirmek doğal hakkımızdır. Siyasi cümle kurmak, bir siyasi partiyi savunmak anlamına gelmez. Bağımsız insanların da bir dünya görüşü olabilir. Vicdan, mesleğinizin önünde bir engel olmamalıdır.Bu hayatta hep birlikte ölümleri, yoksulluğu, ayrılığı, sevdayı ve mutluluğu yaşıyoruz. Sanatçılar eserlerinde sadece aşkı, sevdayı işlemek zorunda değildir. Türkülerimiz, vicdanımızın gördükleri ve duyduklarıdır. Gerçek bir sanatçı dünyaya geniş bir yürekle bakmalı ve gördüklerini ifade etmekten korkmamalıdır. Ben dünyaya böyle bakmasaydım, böyle hissetmeseydim beğendiğiniz o türküler ortaya çıkmazdı ve apolas lermi olmazdım.
Bana kattıklarınız için tekrar çok teşekkür ederim.
Apolas Lermi – 27 Ağustos 2018
Daha önce ‘şenlik’ olarak adlandırılan bu eğlencelerin neden ‘festival’e dönüştüğü, ne amaçla yapıldığı ve kime hizmet ettiği ayrı bir araştırma konusu. Ben bu konulardan ziyade şahsımla ilgili kısmına değineceğim.
Tonyalı olduğum için daha çok tonya Tereyağı ve Kültür-Sanat Festivali ile ilgili sorular alıyorum. Ancak trabzon ve Karadeniz’deki diğer festival sorumluları da bu açıklamadan kendilerine pay çıkarabilirler.
Kültür-Sanat konusunda Türkiye’de ve yurtdışında yaptığım çalışmalar ortadadır. Bu açıdan kendini ispatlamış bir müzisyen olarak memleketimin festivalinden resmi bir davet hiç almadım. Bu durum 1-2 örnek dışında diğer festivaller için de geçerlidir. Ben de sizler gibi bunun nedenini merak ettim ve yaşadıklarımdan öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istedim.
Memleketimle başlarsak; Tonya’nın ve dünyanın gündemi tereyağı değildir. Tereyağını önemseyenler gerçekten samimi olsaydı, ineklerin otladığı yerlere beton fabrikası yapmak istemezlerdi. Yaylalar çirkin yapılarla yaşanmaz hale getirilmezdi.
Tonya’yı ve dünyayı yönetenlerin niyeti sorgulanmalıdır.
Kültür-Sanat adını verdiğiniz bu festival Tonya kültürünün neresindedir? Tonya halkının konuştuğu antik dil olan Rumca’dan neden korkuyorsunuz? Madem durum böyle, festivalinizin adını Beton ve Kendi Kültüründen Utanma Festivali olarak değiştirin. Rumca konuşan köylere de oy istemeye gitmeyin.Maalesef bazı yöneticiler, siyasi müdahale ile sanatın gerçek tanımını bozmaktadır. Onlar ya da çalışma arkadaşları, vasıfsız yaklaşımları nedeniyle halk ile aramıza girmektedir.Siyasetçiler ve yöneticiler, seçimleri kazandıktan sonra kendilerine destek veren ya da vermeyen bütün vatandaşlara eşit hizmet etmek zorundadır. Bu onların dürüstlük sınavıdır. Çünkü aldıkları maaşı bütün vatandaşlara borçludurlar; sadece kendilerine oy verenlere değil.
Siyasi yandaşlık, ihale, torpil, feodalizm ve komisyonculuk ile şekillenen festivaller elbette masum değildir. Dedikleri gibi, gerçekten sanatçının siyaset yapmasından rahatsız olsalardı, kendi partileri için seçim şarkısı yapanları sürekli sizin karşısına çıkarmazlardı. Her organizasyonda aynı isimleri ısrarla size dayatmazlardı.Eğer kurdukları bu tuzağa düşüp yörenizden çıkan gerçek sanatçıları hedef alırsanız, kültürümüzü siyasi atama ile yer kapmış vasıfsız isimlere teslim edersiniz.Sosyal, ekonomik ve kültürel değerlerinizi yönetme yetkisini böyle vasıfsız yöneticilere verdiğiniz müddetçe bu durum değişmeyecektir. Bazı insanlar ‘şarkıların çok güzel ama siyaset karıştırmandan rahatsızız’ diyorlar. Ben hiçbir siyasi parti için şarkı yapmadım. Ancak gerçek sanatçılar dünyada olup bitenler hakkında üretim yaparlar.
Eğer yaşadığınız ülkede insanlar ölüyorsa; ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanıyorsa; kültürler, diller ve doğa yok oluyorsa, siyasi cümleler kurmaya hakkınız vardır. Çünkü bu gelişmeler siyasetçilerin sorumlu olduğu konulardır. Oy verdiğimiz ya da vermediğimiz insanların çalışma şeklini değerlendirmek doğal hakkımızdır. Siyasi cümle kurmak, bir siyasi partiyi savunmak anlamına gelmez. Bağımsız insanların da bir dünya görüşü olabilir. Vicdan, mesleğinizin önünde bir engel olmamalıdır.Bu hayatta hep birlikte ölümleri, yoksulluğu, ayrılığı, sevdayı ve mutluluğu yaşıyoruz. Sanatçılar eserlerinde sadece aşkı, sevdayı işlemek zorunda değildir. Türkülerimiz, vicdanımızın gördükleri ve duyduklarıdır. Gerçek bir sanatçı dünyaya geniş bir yürekle bakmalı ve gördüklerini ifade etmekten korkmamalıdır. Ben dünyaya böyle bakmasaydım, böyle hissetmeseydim beğendiğiniz o türküler ortaya çıkmazdı ve apolas lermi olmazdım.
Bana kattıklarınız için tekrar çok teşekkür ederim.
Apolas Lermi – 27 Ağustos 2018